PROMETELERE EN ÇOK İHTİYAÇ DUYULAN ÇAĞDAYIZ-2
25 Mijdar 2013 Duşem
Yeni bir aşk paradigmasına ve onun toplumsal zeminine kavuşmadan aşkın yaşanamayacağı bir çağdayız. Bu nedenle toplumsal özgürlük koşulları oluşana kadar yapılacak olan denemeler imkansızı-imkansızlığı derinleştirir. Aksi durumdaki ilişki denemeleri aşkı imkânsız hale getirir, iflas ettirir:
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi
Prometheus Erkek Tanrılardan Neyi Çalıyor?
Ateşi çalmasıyla tanırız Prometeyi. Ateşi tanrılardan çalmış insanlara vermiştir der mitoloji. Ateşin sadece ısı veren bir ateş olmadığını biliyoruz. En azından bu mitolojinin geliştiği topraklar öyle ateşi çok kavga konusu yaparak ele alan bir konumda değil. Yunan mitolojisi ılıman ülkenin ikliminden uzaktır. Çünkü yunan mitolojisi iktidarların kurulması üzerinden kurulmuş anlatılardır. Ateş de ışığı anlatan bir semboldür bu anlatıda. Işık ateşte sembolleşirken kendi içinde bilgiyi, aydınlanmayı, doğruluğu, açıklığı ve yakıcılığı da barındırmaktadır. Bunların hepsi Prometenin tanrılardan çaldığı değerlerdir. Kurnaz tanrının çaldığı kadın değerlerini tanrılardan geri almak ancak Tanrıça anaya en yakın olan erkeğin başarabileceği bir eylemdir. Promete aslında ateşi çalmamış, onun yaşamak istediği toplumsallaşmanın elinden alınanları, çalınanları geri almıştır.
Aslında Prometenin tanrılar tarafından kayalıklara çivilenerek ciğerinin kartallara yedirilmesi cezası hâkim eril sistemin Prometenin ateşi çalması eylemine verdikleri karşılıktır. Tanrılarda somutlaşan eril hâkimiyete karşı gelmiştir Promete. Tanrısallıkları hiçe sayarak onların varlığına dair bir kuşku oluşturmuştur. Onun cezası uzun süreli bir işkenceye maruz kalmak olurken Promete kendi inancını, eyleminin gerekçesini ve anlamını herkese anlatmayana ve belli bir kavrama düzeyi yaratmayana kadar ölümü kabullenmemiştir. Her gün kartalların yediği ciğeri akşamdan sabaha kadar kendini yenilemektedir. Bu, sistemin insan erkeğinde her gün tükettiği özsel yanların ve değerlerin ancak gece gündüz uyumadan, gerekirse yemeden ve içmeden gerçekleştireceği düşünsel, zihinsel eylemle ve bunu insanlara anlatmasıyla, kendini sistem karşısında her an tamamlamasıyla ve özgür düşüncesini dile getirmekten hiçbir surette kaçmamasıyla mümkündür.
Yunancada Prometheus sözcük olarak hızlı düşünen, ileriyi gören anlamına gelmektedir. Prometheusu Yunan dünyasında erkek egemenlikçi sistemle kıyasıya ve çok bilinçli bir mücadele içinde görürüz hep. Titan soyundan olan Prometheus, ana tanrıça Gaianın yarı tanrı bir torunu olarak egemenlikçi sistemin baştanrısı Zeus gibi, içinden geldiği kaynağa, onu yaratan öze karşı suç işlemez. Tam tersine bu suçlulara karşı mücadeleyi esas alır. Onu bütün mitoslarda baştanrı Zeus ve onun sistemiyle çelişki ve çatışma içinde buluruz.
Ölümlü varlıklar olan insanların en büyük koruyanı, kollayanı Prometheustur. Bilgelik tanrıçası Metisten talan, zorbalık ve gaspla Zeus tarafından ele geçirilen bilgiyi, insanlara getirmek Prometheus karakterinin en belirgin özelliğidir. Bilginin, bilmenin öneminin çok iyi farkında olan Prometheus, egemenlerden ateşi çalarak insanların aydınlanmasını sağlar. Burada ateş ile sembolize edilen bilgi ve bilmedir. Ateşi alan, diğer anlamda bilgilenen insan toplumunun baştanrı Zeusun sistemine karşı muhalefete başladığını mitoslarda görürüz. Elindeki bilgi tekelini kaybetmek istemeyen, dahası karşısında bilinçlenmiş, irade sahibi ve özgür bir varlık istemeyen baştanrı Zeusun öfkesi çok büyük olur. Ayağının altındaki toprağın kaydığını gören Zeus bir taraftan hami Prometheusu, diğer taraftan da insan toplumunu cezalandırır. Prometheus Kafkas kayalıklarına çivilenir, ciğeri her gün kartallara yedirilir. Bu ceza karşısındaki duruşu çok görkemlidir.
Prometheus mitinin birkaç varyantı vardır. Aiskhylosun tragedyası bunlardan en fazla bilinenidir. Burada yapılan cezalandırmaya karşı duruşunu yaşadığı acılara katlanamayıp ölmek isteyen İoya verdiği şu yanıtta ortaya koyar:
Benim acılarıma hiç katlanamazdın demek!
Kader ölmeme de izin vermiyor benim;
Yalnız ölüm kurtarabilirdi beni,
Oysa benim işkencelerimin sonu yok
Zeus tahtından düşmedikçe.
Bu duruşunu babasının şu sözlerine rağmen korur:
Yine de uslanmış değilsin, diretiyorsun,
Dertlerine dert katmaktan korkmuyorsun.
Benden öğüt dinlersen, dikine gitme.
Onu kayaya çakan Kratos (Güç) da şöyle der:
Her varlık çoktan bir kaderle yükümlenmiş,
tanrıların başıdır yalnız yükümlü olmayan:
Zeustan başkası özgür değildir. 2
Prometheus, bilgelikle yoğurduğu direnişinden asla vazgeçmez ve sadece baştanrıya ait kılınmış olan özgür duruştan asla vazgeçmez. Kendisine çizilmiş kader sınırlarını kabul etmeyen, dahası sınır koyuculara karşı sadece bireysel anlamda değil insan toplumunu özgürleştirmek suretiyle mücadele eden özgür bir gerçekleşmedir onunkisi ve başaracağından da emindir. Bilgeliği kendisini kahin yapmış ve nasıl ki ana tanrıça Gaia, Kronosun gidici olduğunu öngörmüşse, o da mücadeleyle bilir ki Zeusun tahtı kalıcı değildir.
Prometheusun ateşi çalmasının ardından Zeusun ikinci büyük cezası ise insanlara olacaktır. Zeus Prometheusa uyguladığının aksine, insanlara daha ince yöntemlerle gider. Zeus insanların sevmeye ve okşamaya doyamayacakları bir kötülük olarak formlaştırdığı kadın tiplemesini yaratır. Tanrılar tüm maharetlerini sergileyerek o güne değin henüz sadece erkeklerden oluşan insan toplumuna kötülükleri yaymak, aslında toplumu dağıtmak için kadını yaratırlar. Tüm tanrıların armağanı anlamına gelen Pandora adlı ilk kadın böylece yaratılmış olur. Prometheusun bilgeliği ve öngörüsü burada da olağanüstüdür ve devrededir. Ancak kardeşi Epimetheus onun gösterdiği yoldan gitmez.
Prometheusun kardeşine yaptığı nasihat her zaman için şu olmuştur: Zeustan armağan alma! Ancak tüm tanrıların bir mahareti ve Afrodit çekiciliğinde olan Pandorayı kabul etmekten kendini alıkoyamayan Epimetheus, egemenlikli sistemin çıkarları için tasarlanmış kadın karşısında zaaflarına yenilen bir tiplemedir. Bunun tam tersine Prometheus ise kendini en güzel olarak sunan kadın da dahil hakim tanrılardan gelen her şeyin mutlaka reddedilmesinden yanadır. Bu yönüyle de o gerçekten de bilgeliğin, özgür insan duruşunun somutlaşmasıdır. Esir edildiği halde bile kendisini esir edenleri esaret altına alabilecek denli güçlü bir gerçekleşmedir. Zaten bu nedenledir ki ne egemen erkeğin vardığı doruk olan tanrılaşma ne de sıradan bir gerçekleşme olan ölümlü insan duruşu onu ifadelendirebilir. O bilgece ve özgürce yaşayan bir yarı-tanrıdır. Ondan özgürlük ve hakikat arayışçılarına miras kalan, egemenlikçi sistemin reddi ve kendini sınırsız bir enerji akışkanlığı içinde hep var etmedir.
Akıl gücünü kendi denetimine alan Zeus, insanı köleleştiren ve her şeyi kendi hegemonyasından ibaret gören hakim uygarlıktır. Edindiği bilgi Prometenin kendi konumu ve tanrılar karşısındaki savaşında ona yeni kapılar açar. Promete onu yargılayanlara karşı tarihsel toplumsallığı savunur. Tanrıların egemenliğini ve insanların köleliğini kabul etmez. Yenilmez tanrı Zeusu kuşkuya düşürerek onun etkisini kırar ve onu kuşkulandırır.
Promete, hakikat olmadan yaşamın olamayacağının farkına varmış, insanlığın karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi ve geleceği ön görmüştür: Yaşam ya özgürce olacak ya da olmayacaktır! Tanrıların el koyduğu ateşi insanlığa iade etme cesaretini gösterirken Promete neyle karşılaşacağının bilincindeydi. Tutsak edildiği kayalıklarda her gün ciğerini parçalayan kartal Prometenin direnişini daha da pekiştirmekten başka sonuca yol açmaz. O kartal egemenlikli sistemin, merkezi uygarlığı mitolojik fenomenidir. Ve Prometenin de her gün kartalların yediği ciğerini gece sabaha kadar yenileyerek, bugün Onu örnek almaya yönelen erkeklere şunu söylemektedir:
- Hakim sistem seni parça parça da etse, zamanı yaratan olarak yaşayacaksın.
- Gece gündüz uyumadan kendini varedecek, özgür gerçekleştirecek, onun eksilttiklerini tamamlamayı varolmanın kaçınılmaz kuralı bileceksin.
- Böyle olmazsan, yok olmak için zaman sana hiçbir şans tanımayacak ve anında yok olacaksın. Varolmak için olduğu kadar yok olmak için an yeterlidir. Senden alınanları her an yaratmak zorundasın. Yaratmadığın an yok olursun.
- Düşünmeden hiçbir zaman parçasını yaşanmış saymayacaksın.
- Özgür düşüneceksin ve hakim sistemlerin düşündürtmeyişlerine karşı en büyük mücadelenin düşünmek olduğu bilinciyle özgür varoluşun zihniyetle başladığını asla aklından çıkarmayacaksın.
- Seni vareden, yaratan ve yaşatan değerleri hiçbir zaman unutmayacaksın.
- Yaşamın en sıcak iklimde de olsa ateşten, ışıktan, bilgiden ve yürek-beyin birlikteliğinden uzak olmayacağını bileceksin.
Prometheus, Erkeğin Özgür ve İnsanca Yaşamasının Sembolüdür
Prometeleşme olarak sembolleştirilen kimlik, erkek açısından insanca ve özgürce yaşamanın ölçüsü olurken, kadın açısından ise kabul edilebilir erkeğin ölçüsü olmaktadır. Kendisi olabilen kadın ve erkek anlayışı, yaşamın anlam gücünü gün gün keşfeden ve inandığı felsefi değerlerde pratikleşmeyi başarabilen; yaşamayı ve yaşatmayı ahlaki-politik temelde gerçekleştiren toplumsallığın temel harcıdır. Tüm çağların hakikat öncüleri, özgür yaşam olması dışındaki tüm seçenekleri red etmiş, paramparça edilmeyi, ateşlerde yakılmayı, işkenceleri, hapisleri, sürgünleri ve yalnızlığı göze alarak insanlığın hakikat bayrağını özgürce taşımışlardır.
Tanrıçalaşma-Prometeleşme belirlemeleri çağımızın red ve kabul ölçüleridir. Kadının tanrıçalaşması ve erkeğin özgürleşmesi, çağın kirlenmiş egemen erkek ve bastırılmış köle kadın kimliğine karşı reddin ifadesidir. Köle kadınla yaşanmayacağı gibi egemen erkekle de yaşanamaz. Bu gerçek beyin ve yüreklere kazınmadan, özgürlük ve hakikat arayışı gerçek karşılığını bulamaz.
Her insanda potansiyel olarak enerji saklıdır. Yaşamı doğru tanımlayabilmek, saklı enerjinin açığa çıkmasıyla, hakikate dönüşmesiyle mümkündür. Yaşamın büyük öğreticileri olan acı ve zevk duyguları bilinçli insan eylemiyle özgürlük enerjisine dönüşür. Bilinç öğesi dışlandığında enerjiler an içinde birbirini tüketir.
Acıyı ve zevki kadını elde etme temelinde yaşayan yozlaşmış güdü ve duyguların erkeği, yaşamı sınırsız acılara ya da sınırsız zevklere boğma anlayışıyla yaşam hakikatinden kopmuştur. Önderliğin iki duygu hakkındaki yorumu, yaşamın farkındalığı ve ilişkilere bilinçli yaklaşmak açısından önemlidir: İki his de yaşamın farkını hatırlatır. Ne kadar zevklenilirse yaşam o denli fark edilir, benimsenir; ne kadar acı duyulursa, yine yaşam o denli fark edilir ve bu sefer benimsenmez ve sürdürülmek istenmez. İkisi de öğrenmenin keskin okullarıdır. Zevkin ve acının öğretici değeri yüksektir. Zevk büyük öğretir, fakat uğruna her tür çılgınlığa da yol açabilir. Acı yine büyük öğreticidir, dolayısıyla yaşamın değerinin güçlü takdirine yol açar. Zevkin sonu acıya oldukça yakınken, acının da sonunda zevkli yaşam şansı yüksektir. Yaşamlar kendi aralarındaki farkı daha iyi görmek, daha çok zevklenmek, acı çekmek biçimindeki öğrenmelerle ortaya koyarlar. 3
Acıyı ve zevki sadece cins ilişkilerine indirgeyen yaklaşım, toplumsallıktan uzaklaşır. Cins ilişkilerinde yaşanan acı ve zevkin toplumsallıkla bağlantılı bir düzey kazanması, doğru bir ilişkinin gelişmesine yol açabilir. Aksi halde, yaşamın sürdürülmek istenmemesi veya her türlü çılgınlığa yönelmek sadece bir anda olup bitebilir. O kritik anda akıl en özgür, en verimli düzeyine ulaşabileceği gibi adeta durma noktasına da gelebilir. Bu kritik eşiği aşmadan yeni bir bilme, öğrenme düzeyine ulaşılamaz. Krizli-bunalımlı ilişkiler anında aklın yol göstericiliği veya en kabasından acı veya zevk duyguları esas yönlendirici durumuna gelir. Sevgiye eşlik eden acı ve zevk duygularının insanı güçlendiren özelliği vardır. Fakat yeşerdiği toprak güneş almalı, susuz bırakılmamalıdır. Toprak, insanın toplumsallığıysa güneş ve su onun ahlaki-politik düzeyidir. Gelişkin bir özgürlük bilincine kavuşmadan, onun hissiyatını derinden yaşamadan basit ilişkilerin kurbanı olmaktan kurtuluş olmaz. Basitlikten sıyrılmak paradigma değişikliğini gerektirir.
Yeni bir aşk paradigmasına ve onun toplumsal zeminine kavuşmadan aşkın yaşanamayacağı bir çağdayız. Bu nedenle toplumsal özgürlük koşulları oluşana kadar yapılacak olan denemeler imkansızı-imkansızlığı derinleştirir. Aksi durumdaki ilişki denemeleri aşkı imkânsız hale getirir, iflas ettirir: Öldürür. İmkânsız olana veya iflas edene de aşk demek bir yanılsamadan başka bir şey olmaz. Çünkü aşk, imkânsızı olur kılandır. Başarısızlığı başarıya dönüştürendir. Yeni aşk paradigmasına göre, düşler gerçeklerden daha hakikidir. Yaşanan gerçeklik, aşkı mümkün kılmıyorsa hakikat değerinin olmadığı anlamına geliyor.
İlişkilerin somuta nasıl taşırılacağı sorusu, ancak yeni paradigma ilkelerine hayatiyet kazandırılmasıyla yanıtlanabilir. Önderliğimiz bu ilkeleri Demokratik Uygarlık Manifestosunun 5.cildinde maddeler halinde ortaya koymuştur. Bu maddeler dergimizin giriş bölümünde verildiğinden tekrar etmiyoruz.
Özgürlüğe adım atmış her kadın ve erkek kimliğinde açığa çıkan hakikat değeri, yaşamı yeniden anlamlı kılmaya yol açmaktadır. Bu doğrultuda mücadelesini derinleştiren Kürt kadınının açığa çıkardığı özgürlük değerleri şimdiden insanlığa umut olmaktadır. Kürt erkeği, egemen sömürgeci güçlerin çarpıtması altında tıpkı kadın gibi ezilirken, kendisi de tüm yurtsuzlaştırılmanın, topraksızlaştırılmanın, tarihsizleştirilmenin acısını kadından çıkarırcasına kraldan daha kralcı kesilebilmiştir. Kürt erkeğinin dibe vurmuş karakterini yerle bir edip yeni bir erkek kimliğini özgürlük temelinde inşa etmeyi başaran PKK ve PAJKın demokratik moderniteyi inşa gücü, bu ölçüyle kanıtlanmıştır.
PKK ve PAJK kimliğinde dile gelen ideolojik mücadele Kürt erkeğine hayal edemeyeceği kadar büyük bir dönüşüm gücü kazandırmıştır. Mücadelede başarılı olan insan sevilen insan haline gelmiştir. Aşka-sevgiye yüce bir değer biçen hareketimizde, bireysel duyguların toplumsal mücadelemizin önüne geçmemesi esas alınır. Duygular mücadeleye bağlandıkça yüceleşir ve aşkı-hakikati mümkün kılar. Toplumsallaştıkça yaşamı yaratır. Erkeği-kadını hakikat temelinde dönüştüren bir ideolojiden daha yüksek değerde olan bir aşktan bahsedilemez. Bu nedenle PKK ve PAJK kimliğini kazanmak en büyük aşktır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1- A. ÖCALAN-Özgürlük Sosyolojisi
2- Azra Erhat- Mitoloji Sözlüğü
3- A. ÖCALAN-Uygarlık