ÖZGÜR YAŞAM İNŞASINDA ETİK- ESTETİK İLİŞKİSİ

28 Nîsan 2014 Duşem

Estetik bir algı oluşturmak istediğimizde, etik olarak da değerlendirir, sorgular, çelişkileri ortaya koyar ve bir arayışa gireriz

Zin AGİRÎ

Etik ve Estetik kavramlarının beraber kullanılması elbette ki tesadüf olmayıp, birbirlerini tamamlama ilişkisi ve bağlantısındandır. 

Günümüzde kapitalist sistem yaşamının vardığı çirkinlik düzeyi, doğrudan baskıyla, sömürüyle, ahlaksızlıkla ilişkili çok çarpıcı yaşandığından, özgür yaşam inşasında temel olarak Etik(özgürlük ahlakı) ve Estetiği(güzel yaşam) kesinlikle gözardı etmemek önemli olmaktadır.

Uygarlık sisteminin gelişimi ile birlikte toplumsal yaşamın yozlaştırılmasında ilk olarak kadın-erkek devamında insan-doğa, insan- hayvan ilişkilerinde temel doku olan ahlakın çökertilmeye çalışılması doğal yaşamda ahlakın ne kadar vazgeçilmez olduğunu da ortaya koymaktadır.

Anaerkil kültürlerde, dünyayı algılamanın estetik, duyusal ve pratik yolları henüz birbirlerinden ayrılmamış ve bazı sıfatlarla da nitelenmemişti. Ahlaksızlık, çirkinlik tanımlarında da bireylerin ölçüleri belirleyici olmamakla birlikte, toplumun kolektif vicdan ve aklı bir değer ölçüsü olmaktaydı. Bu da özgürlük ahlakıyla yaşamı güzelleştirmekti. Karşılıklı sorumluluk anlayışıyla yaşamı güzelleştirmek bir değer olarak kabul görülmüştü. Toplumsal ahlak ta yaşamın değerlerine saygılı olmaktı. Oysaki daha sonraları iktidarcı-devletçi zihniyet ve ona dayalı gelişen mülkiyetçi yaklaşımlar, kadının(dolayısıyla toplumun) doğasını çarpıtmış, sanal yaşam ve yeni modeller empoze ederek etik ve estetik değerlerden uzaklaştırmıştır.

Bugün kapitalist modernitenin kozmetik ve moda endüstrisindeki yatırımcıları güzellik anlayışı temelinde, kadın bedenini kadavralara bölerek her parçasına bir değer biçmektedir. Filmlerde, televizyonlarda ve reklamlardaki görüntüler, etikten yoksun bir şekilde kadının bir meta olarak çirkince kullanımın sonucudur. Bunu da estetik, güzellik adı altında meşru kılmak amacıyla genelleştirmiş ve bir sektör olarak en fazla kâr sağladığı bir alan haline getirmiştir.  Bu şekilde toplumu, kendi belirlediği ahlaksızlık ilkeleri temelinde şekillendirme çabasını süreklileştirmektedir.  Bu da fazlasıyla insanların ruh ve beden sağlığını bozmakta ve zayıf kılmaktadır. Kadına dayatılan bu yaşam tarzının, yaşama ihanet olduğu anlaşılmalı ki özgür yaşam için öncelikle kadınla yeniden karşılıklı bilgelikle, güç dengesi içinde güzellik, yücelik duygularının üretilmesi ve paylaşılmasının başarılması gerekiyor. Geleneksel namus yerine güzelliğin ve soylu kişiliğin çekiciliğini geçerli kılmak gerekiyor.

Bunun için, eğer sağlıklı bir toplumun sağlıklı bireyleri olmak istiyorsak öncelikli olarak; özgürlük ahlâkında iyi ve kötüyü birbirinden ayırabilme gücünü yaratacak olan güzel düşünebilmeyi öğrenmeliyiz. Çünkü özün biçim ile bütünleşmesi ve kendisini güzel düşünce, güzel söz ve güzel davranış halinde ortaya koyması en büyük hakikat arayışı ve mücadelesini ifade etmektedir. Güzel düşünmenin kaynağı da felsefedir. Felsefe de, duygusal zeka ile analitik zekanın uyumlu ve dengeli birlikteliğini sağlayacak bütünlüğü ve esnekliğidir. Özgür yaşam için felsefenin sadece bilgi sevgisi değil, aynı zamanda güzellik kaynağı olarak tanımlanması bu anlamda önemlidir. Estetik bir algı oluşturmak istediğimizde, etik olarak da değerlendirir, sorgular, çelişkileri ortaya koyar ve bir arayışa gireriz. Kendi yaşantımızı şekillendirmek için etik ve estetikten yola çıkarak neyin iyi, neyin kötü olduğuna karar vererek yaşamımızı ideal olan ölçülerde kurmak isteriz. Özgür yaşamın formu olan ahlaki ve politik toplumun asal öğesi olan kadının bu ölçüleri oluşturmada hayati rol oynar. Fiziğinden tutalım düşünce güzelliğine, hitabından tutalım, ruhsal aydınlığına kadar bir estetik ilkeye bağlı olması gerekir. Kadının kendi doğallığına ve asıl tanımına kavuşabilmesi ancak tüm mülkleştirici anlayış ve yaklaşımlardan kurtulması ile mümkündür. Kadın kendi gerçeğine ve kimliğine değer verdiği oranda bu bağımlılıklardan kurtulabilir ve kendisini daha güçlü kılabilir. Kimlik bilinci temelinde etik ve estetik değerlerin işlevini daha iyi kavrayan kadın, ilk başta kendisi ile bir uyumu, dengeyi sağlayarak ancak özgür topluma ve özgür yaşama ulaşabilir.