JİNEOLOJİDE ESAS FARK YÖNTEMDEDİR
12 Gulan 2014 Duşem
Jineoloji, farklı konuları işleyerek hâkim bilimlerden ayrılmaz. Bilmenin ilkesi, biçimi, hitap ettiği toplum ve bireyler konusunda hâkim bilimlerden ayrılır
Dilzar DÎLOK
Söylediklerinizden şüphe duyuluyorsa, tekrarlamak zorunda kalıyorsanız, yanlış anlaşıldığınızdan öte anlaşılmadığınızı düşünüyorsanız, izah etmek ve giderek bu izahları söyleminizin karakterine işlemek mecburiyetinde olduğunuzu hissediyorsanız erkek egemenlikli bilimden bir kopuş yaşıyorsunuz demektir. Duygularınız düşüncelerinize karışıyorsa ve düşüncelerinize kanıt gösteremiyorsanız, çoğunda bir istisna sayılıyorsanız, sadece erkek egemenlikli bilimden kopmamış, aynı zamanda jineolojik bir seyir içine dâhil olmuşsunuz demektir.
Söylem, nesnelliği kanıtlanmış ve kanıksanmış bir mecrada değilse, hâkim bilimlerdeki anlayışı sorgulama mecrasındadır demektir. Ki bu Jineoloji kapsamına girmektedir.
Jineoloji, farklı konuları işleyerek hâkim bilimlerden ayrılmaz. Bilmenin ilkesi, biçimi, hitap ettiği toplum ve bireyler konusunda hâkim bilimlerden ayrılır. İnsana dair olan her şey kadın biliminin konusudur. İnsana dair olan her şeyin insanca ele alınışı kadın bilimini ilgilendirir. Dünyamızda yaşayan milyarlarca insanın aynılaştırılmasının bir çılgınlık olduğunu ve soykırımları yaratanın ise tam da bu çılgınlık olduğu bilinciyle yaşamaya yönelmek jineolojik bir yaklaşımdır.
Bu arada temelde önem kazanan ve farkı ortaya koyan yönteme ilişkindir. Aynı konuları farklı yöntemlerle inceleyerek, ilkelerini sorgulayarak ve sadece toplumun erkek kesimini değil tüm toplum kesimlerini esas alarak inceleyen jineolojinin, erkek egemenlikli olarak gelişen sosyoloji karşısında devrimsel bir çıkış yapabilmesinin temel şartı yöntemde devrim yapabilmektir. Bunun için nesnellik saplantısından kurtulmak, ikilemlere hapsolmaktan kurtulmak, insana, doğaya ve hatta maddeye veri olarak bakmamak, göz ile teraziyi, doğruluğu kesinleştiren temel argüman saymaktan vazgeçmek, bilgiyi ortaklaştırmak ya da evrenselleştirmek adına tekleştirmekten ve tekelleştirmekten imtina etmek şarttır. Yöntem konusu jineolojik çalışmanın ilk şartı olurken toplumda doğru bir yaşam ve toplum bilinci oluşturmak için de bir amaç şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Zihniyette mutlakçılıktan, evrensellikten, kesintisizlikten, düz çizgisellikten ve katı determinizmden kurtuluş olmadan jineolojik çalışmaların yürütülemeyeceği temel düsturu kesinlikle hiçbir zaman unutulmamalıdır. Katı determinizmin geldiği aşama kadın katliamlarını da meşrulaştıran bir düzeydedir. Bu konuyu düşünmeye başladığımdan beri olayları incelerken salt ortak ya da evrensel bir sebep aramamaya dikkat etmeye çalışıyorum. Vardır bir sebebi elbet dememek gerekiyor. Ki öğretilen sebepler çoğu zaman hiyerarşilere hizmet halindedirler. Şiddete uğrayan kadınlar için aynı sözün söylenmesi geliyor aklıma böyle durumlarda. Ya da tecavüze uğrayan kadınlar için söylenen ve her zaman kadını suçlayan-cezalandıran o kirli atasözleri-deyimler. Kuyruk sallamak kancık yalanmazsa it de dolanmaz ateş olmayan yerden duman çıkmaz gibi uzayıp giden ve kaynağı erkek egemen zihniyette bulunan, şiddeti, katliamı ve tecavüzü normalleştiren anlayışın ötesinde düşünebilmek, bakabilmek şart. Ki buna göre gitsek bugünkü savaşların, katliamların, kavgaların, cinayetlerin, soykırımların ve fazlasıyla uzatabileceğimiz bu durumların kesinlikle birer sebepleri olduğunu görmekte zorlanmayız. Yemeğin tuzunun az olması gibi bir gerekçeden daha anlamsız gerekçelerle şiddet ve soykırımlar gerçekleştiriliyorsa, bunun kökeninde biraz da insanların kalıplaşmış ve hâkim kılınan sebep-sonuç ilişkilerine alıştırılmış olmaları vardır.
Aynı sonuçlara dair aynı sebepleri dile getirmek, artık bir katliam fermanı mesabesindedir. Aynı sonuçların çok fazla ve başka başka sebepleri olabileceğini düşünmek, aynı sebebin aynı sonucu doğurmayacağını bilmek ve bunu, yaşama bakmanın temel yöntemi olarak ele almak şarttır. Total çıkarımlara gitmek bir katliamdır. Özel çıkarımlara yaşamı ve doğruları boğmamak da önemlidir ama total çıkarımlar hâkim kılındığında total olanın sınırları dâhiline girmeyenlerin katledildiğini bilmek gerekir.
Kendini bütüne uygun hale getirmek, yöntem olarak sürekli bir öldürme barındırmaktadır. Kadınlarla çok ilgili olduğundan yola çıkarak, moda gerçeğinden örnekler verilebilir. Moda diye sunulana göre olmak, kendi beğenisini, zevk duyulanı öldürmek ve sunulana göre, bundan dolayı da belirlenen sınıra göre olmaktır. Moda bu anlamda faşizmin en süslü, kırıktan halidir.
Determinizm, bir erkek ideolojisidir. Tek yönlüdür. Tek renklidir. Aynılaştırır. Farklılıklara tahammülü yoktur. Benzeştirmenin zirvesi modada olduğu gibi siyasal ve toplumsal alanda da faşizmdir. Yine bugün kadınların maruz kaldıkları şiddet ya da soykırım uygulamaları karşısında hakim determinist yöntem esas alındığından hukuk sistemi içinde hiçbir iyileşmenin ve durum düzeltmesinin gerçekleşmediğini görüyoruz. Aynılaştırmanın zirvesi hukuk kurallarında görülebilir. Hukuk devleti yerinde durmakta ve kadınlar katledilmeye devam edilmektedir. Çünkü devlet hukuku, erkek egemenlikli zihniyetin güvencesi olarak şekilde yapılandırılmıştır. Bundan dolayı kadın soykırımı haline gelen şiddet ve katliam uygulamaları karşısında mücadele yürüten kadınların ve kadın örgütlerinin temelde sistemi, sistemi katlanılır kılan ve yaşatan zihniyet kalıplarını köklü bir sorgulamaya tabi tutmaları ve tüm kadınları da Jineoloji temelinde bilinçlendirerek kadınca meşru müdafaayla mümkün olan özgür yaşama yöneltmeleri gerekir.