EKONOMİ KAVRAMININ ÇARPITILMASI KADINI DA EKONOMİNİN DIŞINA ATMIŞTIR
24 Hezîran 2014 Sêşem
Ekonominin kadının elinden alınıp tefeci, tüccar, para, sermayedar ve iktidar-devlet, bir ağa gibi yetkililerin eline verilmesi, ekonomik yaşama en büyük darbe olmuştur
Delal AFŞÎN
Ekonomi kavramı günlük yaşamda en çok kullanılan kavram olmasına rağmen içeriği hakkında en az bilgi sahibi olduğumuz bir kavramdır aynı zamanda. Esasında aile yasası, ev yasası ve evi geçindirme kuralları olan ekonomi, günümüzde bu kavramlarla hiçbir bağlantısı olmayan, insanların günlük yaşam ihtiyaçlarını karşılamak şurada kalsın insanlığın günlük olarak yaşadığı bunalımlarında kaynağı durumundadır. Ekonomi ev yasası, evin ihtiyaçlarını karşılama dışında her şeydir. Ekonominin bu denli içeriğinden uzaklaştırılması, karmaşık bir yapıya büründürülerek içinden çıkılamaz bir hale getirilmesi, sorunun kaynağını anlamada da engeller yaratmaktadır.
Ekonominin asıl sahibi olan kadının ekonomiden dışlanması aslında onun doğal toplumun yaşam tarzından da uzaklaştırılması olmaktadır. Doğal toplumda yaşam pratiği gereği her şeye hâkim olan ana-kadın etrafında büyüleyici bir yaşam akışı vardır. Doğanında kendileri gibi canlı olduğu inancıyla birlikte doğayı da incitmeden kendi yaşamını idame ettirme arayışında olmak kadının doğaya yaklaşımını belirlerken, hayvanların evcilleştirilmesi, toprağın tarıma açılması, yerleşik yaşama geçilmesiyle birlikte kadın eksenli bir yaşam kültürü oluşmuştur. Tanrıça kültürü olarak doğal topluma damgasını vuran aslında kadının emekleriyle yarattıkları olmaktadır. Kadının yarattığı bu değerler doğal toplumun yaşam tarzını belirlerken, kadın yaşamın her alanında etkili olmuştur. Toplumsallaşma ve komünal yaşam kadın sistemi olurken, yaşamın kuralları da onun çerçevesinde şekillenir. Yaşamla kadının (Jin û jiyan) bütünleştirilmesi doğal toplumdaki yaşamın kendisi olmaktadır. Kadının yaşamın her alanında hâkim olduğu dönem olan neolitik olarak adlandırılan zaman tanrıça kültürünün de zirveleştiği dönem olmuştur.
Kadının yaşam değerleri ve emeğini çalarak kendi sistemini oluşturmak isteyen iktidar odaklı erkek egemenlikli zihniyet bu yalan ve talan üzerine kendi sistemini inşa etmiştir. Hiyerarşik sistemin geliştirilmesiyle birlikte kadın yaşamın dışına atılırken, toplumsal sorunların temeli de atılmış olur. Toplumsal sorunlarla ekonomik sorunların kaynağında kadının emeğinin gasp edilmesi vardır.
Bugün dünyada ekonomik olarak devasa sorunlar yaşanıyorsa; her gün açlık sınırında olup, anlamsız savaşlara insanların sürülmesi bunun üzerinde oluyorsa, açlıktan dolayı ölümle karşı karşıya olan insanların sayısı her geçen gün artıyorsa, aslında ekonominin asıl anlamından ne kadar uzaklaştığının da göstergesidir.
Ekonominin kadının elinden alınıp tefeci, tüccar, para, sermayedar ve iktidar-devlet, bir ağa gibi yetkililerin eline verilmesi, ekonomik yaşama en büyük darbe olmuştur. Ekonomi-karşıtı güçlerinin eline verilen ekonomi, hızla iktidar ve militarizmin temel hedefi haline getirilerek, tüm uygarlık ve modernite tarihi boyunca sınırsız savaş, çatışma, bunalım ve kavgaların baş etkenine dönüştürülmüştür. Kürt Halk Önderi Abdullah ÖCALANın bu belirlemesi de sorunların kaynağını net olarak göstermektedir. Devletçi uygarlık sistemi ekonomiyi tekeline alarak tüm bu sorunların kaynağı olurken; insanlığın yaşadığı bu bunalımları görmezden gelerek sistemini devam ettirmek istemektedir. İnsanların temel ihtiyaçları üzerinde bir sistem kurup, tahakkümünü güçlendirmesi de ekonomiyi kendi sistemine uyarlaması sonucu gelişmiştir. Yani ekonomiyi kadının yarattığı değerler dışında ele alması tüm bu sorunların sebebi olurken, kadını ekonomi dünyası dışında tutması da sorunların derinleşerek kendisini sürdürmesini de sağlamaktadır.
Kadın günlük yaşamın idame edilmesi için üretime en etkili katılan, günlük yaşamı örgütleyen ve yaşamın her alanında her anında sorumlu yaklaşan durumunda iken bu gün tüm bu sorumlulukların dışındadır. Bir ailenin ya da evin tüm zorlukları kadının üzerinde olmasına rağmen, bu konuda hiç söz sahibi olmaması, kadını ekonomiden uzaklaştırmanın bir başka yöntemi olmuştur. Erkeğin eve para getirmesi ekonomi olarak ele alınıp, erkeği ekonominin kahramanı yaparken, kadının ev içinde kurduğu düzenin hiçbir anlamı olmamaktadır. Oysa ekonomi eve paranın gelmesi değil, evin geçiminin düzenli olarak yürütülmesidir. Bu haliyle ekonomi erkeğe ait olmayıp, kadının ev içinde kurduğu her türlü düzen ve faaliyetlerin yaşamsallaştırılmasıdır. Ekonomi kavramının evin, ailenin ihtiyaçlarını karşılaması anlamından uzaklaştırılması, para ile özdeş anlama getirilip erkeğin hizmetine konulması kadının ekonomiden anlamaz olarak gösterilmesine neden olmuştur.
Devletçi uygarlık sistemi her şeyi özünde boşalttığı gibi ekonomiyi de özünden boşaltarak kendi tekeline almış hatta kadını da kendi sisteminin sürdürülmesi temelinde bir meta gibi kullanmayı hak olarak görmüştür. Genelde insanların özelde kadının metalaştırılarak sistem içinde sermaye konumuna getirilmesi kapitalizm modernite döneminde en üst seviyeye ulaşmıştır. Ev ekonomisine katkı sunsun diye kadını evin dışına çıkarırken, kadın emeğinin değeri ucuz işçi konumunu aşmamıştır. Kadın olmasından kaynaklı çalışma alanlarında her türlü tacize maruz kalırken, toplumsal baskılardan da nasibini almaktadır. Ekonomiye açılma adına kadının kendisi de aslında ekonomiden uzaklaştığının farkına varmadan kapitalist sistemin tuzaklarına düşmekten kurtulamamıştır.