HIZIR PAŞALARIN ÇARKINI KIRMA ZAMANI
05 Tîrmeh 2014 Şemî
Hızır paşaların çarkını kırma zamanıdır. Pir Sultan, ancak böyle anılır. Banaza gitmenin, Madımak şehitlerini anmanın ve direnişçi Kızılbaş kültürüne layık olmanın tek yolu budur
Dilzar DÎLOK
Pir Sultan Abdal, aleviler açısından tüm zamanların yürek ozanıdır. Tarihten gelir ve güncelliğini hiçbir zaman yitirmez. Pir Sultan, devlet dışı toplum olmanın en toplumcu direnişçi örneğidir. Pir Sultan ruhu deyişlere, sözlere, inanca, yaşama, ilişkilere, deyimlere, bakışlara ve yaşamın her ayrıntısına girmiş, adeta Alevilerin yaşamının içinde kendini eritmiş bir ruhtur. Maneviyattır. Var olmanın en temel güçlerinden birini oluşturur. Pir Sultan Abdalı anma törenlerinin yeniden Banazda yapılması önemli anlamlar barındırmaktadır.
Sivas şehir merkezinde yapılması düşünülen anmanın devlet desteğiyle bir katliama dönüştüğü 2 Temmuz 1993ü hiçbir alevi unutmadı, unutmayacak. 2 Temmuzda canı yanan, arkadaşı, yoldaşı yanan, yol arkadaşı, inanç arkadaşı, yürek arkadaşı yanan her bir alevi, o günü unutamaz. Alevilerin hafızasına katliam olarak yazıldı 2 Temmuz. Bu katliamı tanımlamak önemlidir. Pir Sultanın köyünden Sivas şehir merkezine taşınması planlanan anmanın katliamla sonuçlanması şehir merkezinde devletin gerçek yüzünün açığa çıkmasıyla ilgilidir.
Şehirde devlet vardır ve devlet dışı bir toplum olan Alevilik her yönüyle şehirlerde, şehir zihniyetinde ölmekte-öldürülmektedir. Kır toplumunun dayanışmacı ruhunun katledildiği, toplumun paramparça edilerek sınıflara bölündüğü şehir hayatı, Alevileri de 2 Temmuzda katlederek devletin örgütlendiği esas mekânın şehir olduğunu kanıtlamıştır. Kültürel olarak da şehirlere göçlerin artmasına oranla alevi kültürünün unutulması, yozlaştırılması ve giderek sembollere sıkıştırılması bir tür maneviyatın ve kimliğin öldürülmesidir.
Tarih tekerrür etmeyecek kadar değişken ve canlıdır. Tarih Alevileri uyarmış ve yeniden doğru yola yöneltmiştir. Kır toplumunun kutsallığını hatırlatmak ve doğru yola girmek için çok acı bir bedel olsa da, evrenin sesini duymak ve doğru cevapları oluşturmak gerekir. Ötesi yokoluştur. Soykırım ve tükeniştir. Ötesi teslimiyettir ve ötesi yolundan çıkmaktır.
Yol, Aleviliğin omuriliğidir. Deyişlerimizde söylenir. Mürşidi kâmil olanın yolu kolay olur. Mürşidi kâmil olmayanın ise yolu her zaman işkence, çirkinlik, kötülük, bataklık, sömürü ve her tür insanlık dışı durumla dolu olur. Aslında mürşidi kâmil olmayanın yolu olmaz.
Bir toplumun başına gelecek olan en büyük felaket, o toplumu oluşturan bireylerin nereye gideceklerini bilememesidir. Nereye gideceğini bilememek nerden geldiğini bilememekle ilgilidir. Bu bilmeme durumu, öylesine bir bilmeme değildir. Yönünü kaybetmek demektir.
Yönünü kaybeden yolunu kaybeder. Yönsüz olan yolsuz olur. Yol bilinci olmayan, nasıl yaşadığının farkına varmaz. İnsan nasıl yaşadığını bilmezse can olamaz, ceset olur. Yolda olmak ve yolda olduğunun bilincinde olmak, nereye ve nasıl gideceğini bilmektir. Yön ve yol bilinci politik içeriği olan ve toplumun özgür yaşamasıyla ilgili olan kavramlardır. Yol ve yön bilinci olmayanlara bir yol gösteren, göstermeye çalışan olacaktır ve bu da kölelik demektir. Yol bulmada bir topluma en fazla yardım eden, yolu aydınlatan ve o toplumu özgür yaşama taşıyan ışık tarihtir, toplumun tarihsel belleğini yeniden yeşertmektir.
Alevilik, yol bilincini hiçbir zaman yitirmeyen direniş kültürünün bugünde yaşatılmasıdır. Bugünkü durum siyasal, sosyal olarak derin tahlil ve eleştirileri tabi tutulabilir. Ama bununla birlikte Aleviliğin bu direniş geleneği olduğu, bugüne kadar iktidarlarla, sömürü odaklarıyla, egemenlerle ve bu çizginin yakınında duran kişi ve kurumlarla buluşamamış bir inanç topluluğudur. Bu anlamıyla demokratiktir çünkü devlet dışı bir kültür, inanç ve zihniyet biçimi olarak yaşamı şekillendirmeyi esas alır. Devlet dışılık, Aleviliğin ilk şartıdır. Kızılbaş inancı iktidarlara karşıdır. İktidar olanlara değil iktidar olgusuna, iktidar olgusunu topluma dayatan temsilcilere ve iktidarın yürütücüsü olan tüm kişi ve kurumlara karşıdır. Devlet dışılık kaybedilirse, Alevilik açısından kimlik kaybedilmiş olur.
Türkiyede devlet deyince salt iktidardaki partinin algılanması yanlıştır. Devlet, milliyetçi, dinci hâkim çizginin tüm temsilcileridir. Onu temsil eden kurum ve kuruluşlardır. AKPdir, CHPdir, MHPdir Alevi topluluklar içinde ezilen olma konumunu egemen olarak aşmaya çalışmak en yanlış yöntem olmaktadır. Çünkü o zaman Alevilik diye bir şey olmayacaktır. Devlet aynı zamanda şehir kültürüyle özdeşleşen, şehirde daha hızlı ve köklü kendini oluşturan bir sömürü biçimidir. Hızır paşalar, jandarmalar, asker, polis, devleti temsil eden memurlar nerede çoksa orada devlet daha güçlüdür. Şehirlerde devlet daha güçlüdür. Köy toplumu ise zihniyet olarak devleti çok fazla yaşamayan toplumdur.
2 Temmuz, Aleviler açısından iki önemli görev oluşturmaktadır. Birincisi, yeniden şehirden köye dönüşün, eylem amaçlı da olsa Pir Sultan Abdalın köyüne dönüşün yarattığı özeleştiri ve kendi özüne dönme kararlılığıdır. 2 Temmuz, anmaları bu anlamıyla çok güçlü geçmelidir. Siyasal anlamda da 2 Temmuzun anlamı vardır. Aleviler 2 Temmuzda hiçbir şekilde alevi kültürünü, inancını, zihniyetini, yaşam tarzını kucaklamayan bir kişiye oy vermeyeceklerini açık ve net bir şekilde deklere etmelidir. CHPnin gösterdiği aday, Alevilik inkârının, soykırımın bir kez daha haykırılmasıdır. Bu çizgi, Kılıçdaroğlu gibi kendi inancını ve kimliğini her gün reddeden biri tarafından sürdürülmeye çalışılmaktadır. Ve şekilsiz, kendisiz olduğu için en çirkin bir durum ortaya çıkmaktadır. CHP, cumhurbaşkanı adayıyla Alevilere bakış açısını ortaya koymuştur. İnkârcı çizgi, tüm acımasızlığıyla, tüm şiddetiyle sürmektedir.
Adı kemal de olsa, adı ekmel de olsa insanın kâmil olması kolay değildir. İktidar olan kâmil olmaz. MHP, CHP ve AKPnin iktidar suyuyla ruhunu yıkayan hiçbir şahıs Alevileri, alevi inancını, toplumunu, kültürünü anlayamaz, kucaklayamaz ve temsil edemez. CHPnin, CHP düşmanı olan MHP kökenli birini cumhurbaşkanı adayı göstermesi, CHPye yakın duran aleviler için kesinlikle son noktadır. Bu anlamda alevi dernekleri, birlikleri ya da toplumsal örgütlenmeleri net tavır koymalıdır. Devletin çanağından beslenen, devletçi çizginin dönüp dolaşıp tutunacağı kişilerin adaylığı zaten AKP endeksli ve iktidar amaçlıdır. Burada aslolan iktidardır, başka bir amaç yoktur.
Yolundan dönmek nedir?
Yolundan dönmek CHP adayına oy vermektir. CHP adayına oy vermek, hâkim din dayatması karşısında teslim olmaktır. Binlerce yıl sürdürülen direnişi boşa çıkarmaktır.
Tüm aleviler CHP cumhurbaşkanı adayına oy vermenin Alevilik yolundan dönmek olduğunu bilmelidir. Kılıçla kırılmayan ve dönmeyeni bu yolla kırmaya ve yolundan döndürmeye çalışmak, iktidarın kirli yüzünü ortaya koymaktadır.
Hızır paşaların çarkını kırma zamanıdır. Pir Sultan, ancak böyle anılır. Banaza gitmenin, Madımak şehitlerini anmanın ve direnişçi Kızılbaş kültürüne layık olmanın tek yolu budur. Bu çark, iktidar çarkıdır. İktidar çarkında Alevilik olmaz. İktidar çarkına giren, Alevilikten çıkmış olur. İktidarın çarkını kıramayan Pir Sultanı andığını söyleyemez.
Alevilerin iktidar çarkını kırma amaçları varsa, yeni yapılanan HDP yanında yer alması gerekir. Çünkü, Halkların Demokratik Partisi, 2 Temmuzda Banazda olma sözü vermiştir. Banazda olma sözü, iktidarın değil, iktidar çarkını kıranların yanında olma sözüdür. İktidar partileri sözün anlamını çoktan kaybetmişlerdir. Onların verdiği sözler soykırımın birer aracı olmaktadır. HDP, Türkiyeli tüm etnik ve kültürel gruplarla, inanç gruplarının, sol demokrat kesimlerin özgür ve demokratik bir temelde buluşmasını amaçlamaktadır. Devlet dışı bir toplum olan ve devlete yakınlaştıkça yokolan Alevilerin de bu çatı altında 2 Temmuzu karşılaması Aleviler için tek doğru, iyi ve güzel yol olacaktır.