SOSYAL POLİTİKA
26 Tebax 2014 Sêşem
Sosyo-ekonomik politikalar, kapitalist sistemin sömürü çarkını gizleme çalışmasıdır
Serhat ÇINAR
Ekonomi, toplumun maddi ihtiyaçlarının temini için yaptığı faaliyetlerin tümünü ifade etmektedir. Bu nedenle ekonomi toplumun temel faaliyeti niteliğindedir. Temel yaşamsal ihtiyaçlarını üretemeyen, örgütleyemeyen bir toplum düşünülemez. Üretimin toplumsal karekteri, üretim sürecindeki toplumsal ilişkiler toplum ile ekonominin ayrılmaz ilişkisini göstermektedir. Toplumun dışında, üstünde ekonomi olmayacağı gibi, istismar ve sömürü sistemi olan kapitalist gasp ve sömürü sisteminin yarattığı tekelcilik toplum ile ekonomi ilişkisini birbirinden koparmaktadır.
Ekonomi, üretim ile ilgili bir faaliyet olduğu kadar, üretim öncesi ve sonrası toplumsal ilişkilerin yeni durumuyla da ilgilidir. Bunun için toplum bir bütün olarak ele alındığında ekonominin sadece üretim ve tüketim hattında mal dolaşımı olmadığı, üretimin bu süreç kadar, bunun sonuçlarıyla da ilgili olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu amaçla iktisat teorilerinde çeşitli kavramlar geliştirilmiştir. Sosyo-ekonomik kavramı da bu amaçla kullanılan kavramlardan biri olmaktadır. Ekonominin sosyal yönü, yani toplumda yarattığı etkiler, sonuçlar nelerdir ve daha nasıl yapılabilir gibi sorulara cevaplar oluşturmaya çalışır.
Sosya-ekonomik değerlendirmeler, kapitalist ekonomilerde bazı göstergeler baz alınarak yapılmaktadır. Hane halkı araştırmaları, yurt içi gayri safi milli hasıla, vergi politikası, şehirleşme oranları, kişi başına tüketilen içme suyu ve elektrik, hastane ve okullaşma oranı, kara ve havayolunu kullanma oranları, işsizlik oranları, köy ve şehirlerdeki alt yapı durumu vb. vb. Burada sayılamayacak kadar çok kriterler ile sosyo-ekonomik ölçümler ile toplumun ekonomik durumu anlamaya çalışılmaktadır. Aslında işin özü kapitalist sistemin yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapan kârcı sistemini tanınmaz ve anlaşılmaz hale getirmektir. Bu amaçla gelir dağılımındaki adaletsizlikten ve bunun düzeltilmesinden sıkça bahseder dururlar. Ki bu durum tek başına kapitalizmin ruhuna terstir. Bir yandan tekelci kâr sistemi sermayenin belli tekellerde birikmesini sağlayacak ama söylemde adil ve eşit gelir dağılımı denilerek bunun demagojik siyasetini yapmak sistemin iki yüzlülüğünün de itirafı olmaktadır. Zaten ekonomi ile toplumu birbirinden ayırıp, toplumsuz ekonomi ve ekonomisiz toplum oluşturmasını ancak adına sosyal siyaset dediği demagoji retoriği ile sağlanabilecek bir durumdur.
Sosyo-ekonomik politikalar, kapitalist sistemin sömürü çarkını gizleme çalışmasıdır. Bu amaçla sosyal siyasetlere yönelmekte, sistem içinde kutuplaşmaların ve gerginliklerin patlamaması için iktidar erkine dayanarak bazı farklı düzenlemelere gitmektedir. İstisnasız tüm devletler ve iktidarlar hükümetlerde bir bakanlık olarak örgütlendirilmektedir. Gelir dağılımının çarpıklığı, sömürülen toplumsal emek ve değerler; aile, gençlik, çalışanlar ve kadınlar üzerinden geliştirilen özel politikalarla sürdürmeye çalışılmaktadır. Sistem bu amaçla kendine emniyet supabı oluşturmaya çalışmaktadır. Bunu da sistemin sol kesimi sendikalarla, sağ kesimi ise dinsel söylemlerle cemaatlerle yapmaya çalışır.
Sosyo-ekonomik politikalar esasen toplumun ekonomik potansiyellerinin açığa çıkarılması ve toplumsal üretim sürecine özgürce katılımının sağlanmasıdır. Gelir dağılımın adil olmasını istemek, işsizlikle mücadele etmekten ziyade, bireyin üretim, bölüşüm, dolaşım, tüketim ve değişim süreçlerin tümünde söz, karar ve yönetim gücü olarak kendini gördüğü bir ekonomik sistemin geliştirilmesidir. Bu da ancak yeni bir ekonomik anlayış ile mümkün olur. Toplumsal ihtiyaçlar farklı ve çoktur. Bireyin ihtiyaçları ile toplumun ihtiyaçlarının birbirinden ayrıştığı alanlarda vardır. Bir birey için ihtiyaç olmayan toplum için ihtiyaç olabilir. Birey spor yapmıyor diye toplum spor alanları yapmayacak mı? Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. Sosyal politikalar topluma ilişkin olan politikalardır. Toplum ekonomisiz olamayacağı için sosyal politikalar toplumsal bütünlüğün bir parçası olarak yine ekonomi ile iç içe ve onun tamamlayanı olarak gelişmektedir. Bu da gerçek toplumsal ihtiyaçlar ekseninde olur.
Temel bir farka dikkat etmek gerekir. Kapitalist sistemde sosyo-ekonomik politikalar sistemin açıklarını yamalama ve topluma kabul ettirmeye dönük iken demokratik ekolojik komünal ekonomide sosyal politikalar ekonomik sürecin bir parçası olarak, demokratik katılım esasına göre, işsizlik korkusu, tekel baskısı olmadan özgürlük bilinciyle toplumsallığa katılmadır. Ahlak ve etik kurallardan yoksun bir ekonomi sömürgendir, anti toplumdur. Ekonomi ile yani toplumun öz eylemliliği ile tahkim edilmemiş bir ahlak ve etik kurallar da güçsüzdür. Bunun için demokratik modernitede sosyo-ekonomik politikanın esası; birey ve toplum özgür toplumun özgür bireyleri olarak kendiişlerini örgütler ve yönetir. Toplum ve toplumun bireyleri toplumsallaşmayı kendi öz faaliyetliliğinin dışında aramaz.