KAFKASYANIN SÜRGÜN HALKI: ÇERKEZLER
24 Hezîran 2015 Çarşem
Savaş, yağma ve sürgünlerle geçen bir tarih
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi
Zengin kültürü ve doğayla bütünleşmiş yaşam tarzıyla, derin bir kültürün taşıyıcısı olan Çerkezlerin tarihi, kendi topraklarına tutunmaya çalışan bir halkın, dünyanın birçok bölgesine sürgün edilişinin de tarihidir. Toprak altında kalmış köyleri ve miraslarıyla tekrar kendi kimlikleriyle buluşma arayışında olan Çerkezler, yaşadıkları her toprak parçasında dilleri, gelenekleri ve toplumsallıklarını koruma mücadelesini vermeye devam ediyorlar. Tarihte Çerkez trajedisi olarak geçen sürgün ve katliamlara rağmen, bu kadim halkın öz kimliğini koruma direnişleri büyük derslerle doludur. Çerkezlerin tarih ve kültürüyle ilgili kısa da olsa bir hatırlatma yapmak yerinde olacaktır.
ÇERKEZYADAN BUGÜNE
Birçok tarihçi Çerkezlerin yurdu anlamında, sadece Adıge boylarının, Abhaz-Abazin boylarının ve Ubıh halkının topraklarını kapsayan orta ve kuzeybatı Kafkasya için Çerkezya kavramını kullanmaktadır. Kafkas halklarının tümünü (Adıge, Abhaz, Ubıh, Karaçay, Oset, Çeçen-İngus ve Dagıstanlılar) Çerkez üst kimliği kapsamında değerlendiren tarihçiler ve kuruluşlar, tüm Kuzey Kafkasyayı Çerkezya adıyla ifade etmektedirler.
M.Ö 5.yüzyıldan itibaren Kafkasyayı gezip gören ve eserlerinde buradan bahseden Heredot,
Hellenikus, F.Arrian, Strabon, Romalı Pliny gibi antik dönem seyyah ve tarihçileri ile Ruslar,
Gürcüler, Tatarlar ve Araplar; Kuzey Kafkasyanın otokhton (yerli) halkları için Kas, Kask,
Kasog, Kasogi, Sirkas, Kerkes, Kerakes gibi isimler kullanmışlardır. Bu tanımlamalar, zamanla batı söylemi ile Cirkas, Cirkassi, Cirkasıyen ve nihayet Arapların kullandığı Serakise, Çerakise gibi ifadelerinden hareketle ÇERKEZ sözcüğüne dönüşmüş ve edebiyata geçmiştir.
Çerkez ismi yaklaşık 13. Yüzyıldan beri bilinmektedir. Batı Kafkasyanın yerli halklarından olan Çerkezler, kendilerine Adıge adını verirler. Boyun yakın akrabası olan ve dağ Çerkezleri olarak bilinen Abazalar(Müslüman kolu) ile Abhazlar(Hıristiyan kolu) topluluğun dışında kalırlar. Abhazlar, Çerkezleri Azıhua, Osetler de Kaşgon olarak adlandırırlar. Çerkez boyu başlıca iki gruba ayrılır; Adigeler(köle soyu) ve Kabartaylar(Soylular ya da bey soyu).
Rusyada bugün de kullanılan terminolojiye göre ise Çerkez adlandırması, aslında etnik değil, sadece Karaçay- Çerkez Cumhuriyetindeki Çerkezleri belirten coğrafi bir tanımdır. Türkiyede ise Çerkezler dışında Kafkas göçmeni olarak; Abaza, Oset, Çeçen, Karaçay, Dağıstanlı Avar-Lezgi halkları da yaşamaktadır. Yaklaşık 150 yıl önce Osmanlı topraklarına gelen Kuzey Kafkasyalı halkların büyük çoğunluğunun Çerkez olması, kıyafet, gelenek, görenek, dans, müzik vb. kültür öğelerinin benzerliği gibi nedenlerle diğer Kafkas halkları da bu coğrafyada Çerkez olarak adlandırılmıştır.
Anavatanları
Çerkezlerin anavatanı, Osmanlı kaynaklarında Çerkezistan, Batılı ve Rusça kaynaklarda ise Çerkezya olarak adlandırılan Kuzey Kafkasyanın batı ve orta bölgesidir.1864teki savaştan sonra Çerkezlerin Osmanlı topraklarına sürgün edilmesiyle ülkenin büyük bölümünde Çerkez yerleşimlerinin varlığı sona ermiştir.
Çerkezler bugün Kafkasyada, 1920lerde Sovyetler Birliğiyle birlikte kurulan ve tarihi Çerkezyanın küçük bir bölümünü kapsayan üç idari biriminde(Adıge, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkez Cumhuriyetleri) yaşıyorlar. Çerkez nüfusunun beşte dördü Rusya Federasyonunda, beşte biri de Türkiyede yaşar. Türkiyedeki en yoğun nüfusları; Sinop, Samsun, Çorum, Amasya, Tokat, Yozgat Sivas, Kayseri, Maraş, Adana hattı ile Eskişehir, Bilecik, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Yalova, Sakarya, Düzcede bulunmaktadır. Ayrıca Suriye, Ürdün ve İsrailde de Çerkezler yaşamaktadır.
Nüfus olarak da göç yollarındaki felaketler, daha sonra yerleştirildikleri yerlerde hastalıklar ve ayrıca savaşlar nedeniyle yaşanan büyük nüfus kaybı sonucunda 20.yüzyılın başında Anadoluda Çerkez nüfusu 500 bine inmiştir. Bu bilgelere dayanarak bugün Türkiyede Çerkez nüfusunun 2 ila 3 milyon arasında olduğu tahmin edilebilir. 1967de İsrailin Çerkez nüfusunun yoğun olduğu Golanı işgal etmesiyle, burada yaşayan Çerkezlerin bir kısmı Şama yerleşmiş, bir kısmı da ABDye göç etmiştir. Bugün Suriyede 80-100 bin, Ürdünde 30-40 bin Çerkez nüfusu olduğu tahmin edilmektedir. İsraildeki iki köyde (Kfar-Kama ve Reyhaniye)3 bin Çerkez yaşamaktadır.
Toplumsal yapı
Çerkezlerin büyük bir bölümü Kafkasyanın kuzeyindeki düzlükte, bir başka bölümü Kafkas dağlarının eteklerinde, küçük bir bölümü de yaylalarda ve Kafkas dağlarında yaşar. Ekonomileri büyük ölçüde hayvancılığa ve çiftçiliğe dayalıdır; meyve yetiştiriciliği de önemlidir. Ancak daha çok atları, keçe kumaşları ve eğeleriyle ünlüdürler. Geleneksel Çerkez toplum yapısı, 19.yüzyıl ortalarına kadar Çerkezyada yaşadıkları bölgeye veya bağlı oldukları soylulara göre adlandırılan Abzeh, Besleney, Bjeduğ, Çemguy, Hatukov, Kabardey, Şapsığ ve Ubıh topluluklarından/boylarından oluşur. Janey, Natuhay, Mahheğ, Mahoş gibi topluluklar, savaş ve hastalıklar nedeniyle nüfusları azaldığından diğerlerine karışmıştır.
Çerkezler geçmişte sınıflı toplum yapısına sahiptiler. Soylular(pşı vevork) ve onlara bağlı köylülerden oluşan halk tabakası(lhokotl) iki temel sınıftı. Çoğunlukla savaş esirlerinden ve onların çocuklarından oluşan kölelerde (pşıli)bazı araştırmacılar tarafından ayrı bir sınıf sayılmaktadır. Bugün bu sınıfsal yapı ortadan kalkmıştır. Türkçede sülale olarak adlandırılan soy yapısı da Çerkez toplumunda hala önemini korumaktadır. Aynı atadan geldiğine inanan, birbirine akraba olarak gören ve kendi içinde evlenme yasağı olan lhepkler sürgünden sonra büyük ölçüde parçalandılar.
Çerkezlerde aileler ataerkil olup Müslümanlığı benimsedikten sonra kimi yerlerde de çok eşliydi. Çerkez toplumunda kadınlar evlenene kadar genç erkekler kadar serbesttiler. Ancak evlendikten sonra bir kadın, aileye çocuk verene kadar kocasının ve büyüklerinin yanında sorulmadan konuşamaz, onlarla birlikte sofraya bile oturamazdı. Aynı köyden bir kız ve erkek kardeş sayıldığından birbiriyle evlenemezdi. Evlenmeler genellikle anlaşmalı olarak damadın, gelini köyünün meydanından atının terkisine atıp kaçırmasıyla başlardı. Her köy pısukho diye anılan bir muhtar başkanlığındaki ihtiyar heyetince yönetilirdi.
Türkiyedeki 1934 soyadı kanunuyla Çerkezlerin Türkçe soyadı alması zorunlu kılındı, fakat kendi içlerinde Çerkez soyadlarını korumaya ve kullanmaya devam ediyorlar.
Dil ve Yazı
Çerkezce(Adığebze), Kafkas dillerinin kuzeybatı grubuna ait bir dildir. Kafkas dil grubu Abhaz-Abaza diliyle akrabadır. Çerkezler dil ilişkisi bakımından kendileriyle birlikte Abhazları, Abazaları ve Ubığları da kapsayan çok daha büyük Abhaz-Nogay aile grubunun bir parçasıdır. İsimler cinslere ayrılmaz. Doğu lehçesi, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkez Cumhuriyetlerinde Rusçayla birlikte resmi dildir. Batı lehçesi ise Adıgey dili adıyla Adıgey Cumhuriyetinde resmi dildir. Türkiyede her iki lehçenin de konuşanları vardır. Çerkezce 1920lerde yazılı dil haline gelmiştir. Yazısı Kiril alfabesini esas alır.
Adıgey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkez Cumhuriyetlerinde Çerkezce yayın ve eğitim hakkı vardır, fakat pratikte iki alanda da dilin kullanımı sınırlıdır. Suriye, Ürdün ve İsrailde okullarda Çerkezce öğretimi vardır. Türkiyede ise açılan kurslar aracılığıyla çok sınırlı bir dil öğretimi yapılabilmektedir. Anadilde eğitim hakkının engellendiği Türkiyede Çerkezce bilme oranı özellikle gençlerde ve çocuklarda çok düşüktür.
Tarihçe
Yunan ve Roma tarihçilerince Kerketler, Henioklar, Mayeotlar, Sindiler ya da Ziçiler diye anılan Çerkezler, M.Ö 6.yüzyılda İskit, Alan ve Sarmat boylarıyla birlikte kuzey steplerinden inerek Kafkasyaya yerleştiler. M.Ö 1. Binyılda adları bilinen Sindler ve Mayeotlar, erken ortaçağdaki Zihler ve Kasoglar, Çerkezlerin ataları kabul edilirler. Doğu Roma imparatorluğu ve Gürcistan ile ilişkileri sonucu 6.yüzyılda Hıristiyanlığı kabul ettiler ve 8. Yüzyıla kadar Bizans egemenliğinde kaldılar. Çerkezler görece geç Müslüman olmuş bir toplumdur. 16.-17. yüzyıllardan itibaren Osmanlı Türkleri ve Kırım Tatarları aracılığıyla Müslüman olmuşlardır. Kafkasyada Kuzey Osetyanın Mozdok bölgesinde yaşayan 3 bin kişilik bir Hıristiyan topluluk dışında Çerkezler Müslümanlığı benimsemiş bir halktır. Aynı yüzyıl ortalarında Emevi İmparatorluğu döneminde köle ticaretinin gelişmesi ve Çerkezlerin köle-asker niteliğinde Mısır ile Suriyeye satılmaları sonucu, oralarda 14.ve 15. yüzyılda Kölemen beyleri olarak güçlü devletler kurdular(Memluklar).
4.yüzyıldan itibaren Hunlar, Avarlar, Hazarlar, Rus Tmutarakan prensliği Çerkez topraklarını işgal ettiler. 13. Yüzyılda Moğolların 14. Yüzyılda ise Timurun istilası daha yıkıcı oldu.16.yüzyılda Osmanlıların Kırım ve Kafkasyayı ele geçirmeleri sonucu Sünni Müslümanlığı benimseyen Çerkezler, bu tarihten başlayarak Ruslarla sürekli çarpıştılar.16.yüzyılda Rusların bölgeye gelmesiyle birlikte başlayan süreç, Çerkezyanın tamamının Rusya tarafından ele geçirilmesiyle sona erdi. 1859da Şeyh Şamil yenildikten ve 1864te tam anlamıyla Rus egemenliği altına girdikten sonra büyük kitleler halinde Türkiyeye göçen Çerkezlerin bir bölümü Bedevi kabilelerine karşı Osmanlı yönetimi tarafından İsrail ve Ürdüne yerleştirildiler. 1862-1864 arasında kanlı Rus-Çerkez savaşlarından sonra Rus ordularının Mzımta nehri civarında nihai zaferi kazandığı 21 Mayıs 1864 günü, bu kanlı süreci sembolize eden tarih olarak Çerkezlerin yüreğine ve beynine nakşedildi. Sürgünler iki yıl daha devam etti. Başta kadınlar, ihtiyarlar ve çocuklar olmak üzere açlık, hastalık ve soğuktan kitlesel ölümler yaşandı.
Ayrıca Çerkezler sürgün tarihleri boyunca hayatta kalmaları için evlatlarını köle olarak satıyorlardı. Bu amaçla, Trabzon ve Samsunda geçici köle pazarları kurulmuştu. Tahmini rakamlara göre sadece 1863-1867 arasında 150 binden fazla Çerkez, köle olarak alınıp satılmıştı.
SSCBde 1928de kurulan Karaçay-Çerkez Özerk Yönetim Biriminde 1936da kurulan Kabartay-Balkar Özerk Sosyalist Cumhuriyetinde yaşayan Çerkezler, İkinci Dünya Savaşından sonra istilacı Alman Ordu ile işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Stalin tarafından Orta Asyaya ve Sibiryaya sürüldüler; bu sürgün sırasında topraklarının bir bölümü Gürcistan Sovyet Cumhuriyetine katıldı. Stalin öldükten sonra Çerkezlerin anayurtlarına dönmelerine izin verildi ve 1953e Kabartay-Balkar Özerk Sovyet Cumhuriyeti, 1956da da Karaçay-Çerkez Özerk Yönetim Birimi yeniden canlandırıldı. SSCBnin 1991de dağılmasından sonra bu bölge Rusya Federasyonu topraklarında kaldı.
Bazı kısa notlar:
*Rusya Federasyonunu oluşturan federe cumhuriyetler arasında yer alan Adıgey, Kabartay-Balkar, Karaçay-Çerkes, Kuzey Osetya, Dağıstan, İngusetya Cumhuriyetleri ile merkez Rusya arasında 1995 yılında Yetki Paylaşımı Anlaşması imzalandı.
*Çerkes toplumu, Xabze adı verilen kurallarla yönetilir. Xabze, etimolojik olarak; dışarının,
alanın, çevrenin, dili, şablonu, düzeni demektir. Çocuğun doğumundan itibaren büyüyüp yetişmesine, yaslanıp ölmesine kadar, insan hayatını düzenleyen ve güzelleştiren çeşitli kurallar vardır. Bunlar, gelenek ve görenekler, örf, adet ve töre kurallarından ahlak ve din kurallarına, hatta maddi yaptırımlarla perçinlenen hukuk kurallarına kadar bütün sosyal kuralları kapsarlar.
* Kuzey Kafkasyanın otoktan(yerli) halklarının binlerce yıldan bu yana ürettikleri ulusal destanlar bütünü ise Nartdestanlarıdır. Çerkez Mythologiasının bütününü kapsayan Nart destanları, milattan önceki yıllardan bugüne Kuzey Kafkasya halklarının dilinde, müziğinde sanatında yeralmış, bugünkü çağdaş Çerkez literatürünün de temelini oluşturmuştur. Nart destanlarında ana unsur olarak, insan yaşamını daha mutlu daha renkli kılacak olan, insan onurunu yüksek tutacak insan sevgisi dile getirilmektedir.
*Çerkezlerin 1859 yılından itibaren başlayan anavatanlarından ayrılmaları, 21 Mayıs 1864den sonra daha da şiddetlendi. 1860 yılında 4 milyon olan Kafkasyalı nüfusu, 1897de 1.660.000 sayısına inmişti. Adıge-Abaza-Ubıh grubundan oluşan Kuzeybatı Kafkasyalılar yüzde 85ler düzeyinde; Oset, Çeçen ve Dağıstanlılar yüzde10-15ler düzeyinde anavatanlarından sürüldüler. Gerçekte bu sürgün, bir soykırım niteliğine dönüştü. Bu nedenle, 21 Mayıs 1864 günü Çerkezlerin yas günüdür. Anavatanlarından sürülen Kafkasyalı sayısı 1.400.000 1.500.000 civarındadır.
*XIX. yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna doğru Dağıstan bölgesinde, İslamiyete dayanan, eşitliği
savunan, işgalci ve saldırgan Rus İmparatorluğuna bağlılığı kınayan müridizm hareketi başladı.
Gazi Muhammed ve Hamzattan sonra, 1834te İmam Şamil bu hareketin başına geçti.
Rusya İmparatorluğu, Kuzey Kafkasyanın Kabardey, Osetya ve Karaçay bölgelerinin bütününü işgal ederek kendine bağlamak suretiyle, ülkenin doğu ve batı kısımlarını birbirinden kopardı. Bu hem Şamilin, hem de batıda kendi meclislerinin yönetiminde milli kurtuluş hareketini sürdürmekte olan Kuban bölgesi Çerkezlerinin (Adıgeler ve Abhaz-Abazaların) durumunu oldukça zorlaştırmıştı. Buna karşın Şamil, kendi nüfuzunu Çeçenya üzerine de yayarak, 25 yıl kuzey Kafkasyanın bağımsızlık mücadelesini yürütmeyi başardı. Naib Muhammed Emin ile de Kuzeybatıda direnişleri etkiledi. Şamil, direnişin başarısından ümidi kesince, silah bırakmıştır.
*Osmanlı döneminde II. Meşrutiyetin ilanının getirmiş olduğu nispi serbestlik ortamında, birçok mareşal ve generalinde katılımıyla, 1908 yılında Çerkez Teavün Cemiyeti (Çerkez Yardımlaşma Derneği), 1914 yılında Çerkez Kadınları Teavün Cemiyeti ve 1918 yılında da Şimali Kafkas Cemiyeti kuruldu ve kültürel faaliyetlere başladı. 1911-1914 yılları arasında Guaze (Rehber) Gazetesi yayımlandı.