KÜRDİSTAN?DA HIRİSTİYANLIK VE YAHUDİLİK
27 Hezîran 2019 Pêncşem
Babil?de kalan ve daha sonraları Büyük Kiros?la birlikte İran?a geçen Yahudilerin etki düzeylerinin geliştiğini en çok Büyük Darius zamanında görmekteyiz.
Konumuza giriş amaçlı Kürt Halk Önderliği?nden bir alıntı yaparak başlamak istiyoruz. Kürt Halk Önderliği, Kürtlerle Ermeniler, Kürtlerle Süryaniler, Kürtlerle Yahudilerin ilişkilerine dönük:
?Kürdistan daha üstte Bizans ve İslam İmparatorluğu?nun (daha öncesi Sasanilerin) temel çarpışma alanı konumundadır. Kürtler; kuzeylerinde daha çok Ermeniler, güneyde Süryaniler, batıda Rumlar ve doğuda ise Farisilerle iç içeydiler. Çoğunluk halkı oluşturmalarına rağmen, bu komşu halkların özellikle kentlerdeki gücüyle daimi temas halindeydiler. Kendileri çoban ve ziraatçı halk olarak varlık kazanırken, Ermeniler ve Süryaniler kentli-zanaatkâr halk olarak varoluş halindeydiler. Böylece aralarında tarihsel bir iş bölümü de gerçekleşmiş oluyordu. İlişkiler çelişkili olmaktan çok simbiyotik (karşılıklı birbirini besleme ilişkisi) ilişki niteliğindeydi. Bu ilişkilere Yahudileri de dahil etmek gerekir. Yahudilik daha doğuşunda Kürt Coğrafyası?yla yakın bağ içinde olmuştur. Kürtler, Ermeni ve Asurî kavimleriyle iç içe yaşamışlar ve ortaklaşa birçok uygarlık ve kültürel girişimlerde bulunmuşlardır. M.Ö. 2.000?lere kadar uzanan bu yönlü ilişkilerin varlığı tarihte de tespit edilebilmektedir. Kavim beylikleri arasındaki tüm iktidar çekişmeleri ve mülk kavgalarına rağmen, 19. yüzyılın başlarına kadar Ermeni, Kürt, Türkmen ve Süryani Halkları arasında yoğun kültürel ilişkiler yaşanmıştır. Bu ilişkiler ağırlıklı olarak simbiyotik olup, hem maddi hem de manevi-kültürel alanlarda gelişmiştir. Bu halkların kaderlerini köklü olarak değiştirecek olumsuzluklar yaşanmamıştır. Var olan çelişkiler daha çok kavim üst tabakalarının çıkarları temelinde kışkırtılıp çatışmalara dönüştürülmüştür. Alt tabakaların dinsel ve mezhepsel farklılıkları saygıyla karşılanmış, dostluğun ve kardeşçe ilişkilerin önünde engel olarak görülmemiştir. Tarihin hegemonik güç ve ideolojiler temelinde yazılıp propaganda edilmesi bu gerçekliğin üstünü örtemez, ortadan kaldırmaya yetmez? demektedir.
Kürt Halk Önderliği?nin dile getirdiklerinden yola çıkarak tarihsel olarak Kürdistan coğrafyasında yaşamış olan Hristiyan ve Yahudi inançları ile kısmen de olsa bu inançları kabul etmiş halklara tarih içerisinde kısa da olsa bakacağız. Yahudiliğin bu coğrafyada daha eski bir inanç ve halklaşma gerçekliği bulunduğundan, önce Yahudiliği ele almak yerinde olacaktır.
Kürdistan coğrafyası Yahudilerinin tarihi başlığı altındaki bölümde:
?Kürt Yahudileri veya Kürdistan Yahudileri (Yehudot Kurdistan), (Kürtçe:Kurdên Cihû) eski çağlardan beri İran'ın bir kısmı, Kuzey Irak, Ermenistan, Suriye ve Kürdistan coğrafyasında yaşayan Yahudiler'e denir. Kültürleri ve giyim tarzları Müslüman Kürtlere benzer. 1940 ve 1950'lerde İsrail'e yapılan göçlere kadar kapalı bir toplum olarak yaşadılar? diye ifade edilmektedir.
?Asurlular, aslen Kuzey Irak'ta, Dicle kıyısında bulunan Asur Şarkat Kalesi kenti ve çevresinde yaşayan bir Sami toplulukken, özellikle M.Ö. 2000 sonrası Doğu-Batı arası küresel ticaretten faydalanarak gelişmiş ve topraklarını genişleterek imparatorluğa dönüşmüş bir halktır.? (Koço, Nasturilerin tarihi)
Bu Asurlular, Ortadoğu tarihine büyük bir işgal gücü olmakla birlikte, demografyayla ilk kez bu düzeyde oynamakla da meşhur olmuşlardır. Sömürgeleştirmek istedikleri halkları sadece sömürgeleştirmekle yetinmemiş, aynı zamanda bir strateji olarak halkları yerinden söküp atma politikalarına sıklıkla başvurarak, hem bu insanları köle olarak kullanmış, hem de işgal altına aldıkları topraklarda direniş gücüne dönüşmemeleri için yerlerinden ve yurtlarından sürmüşlerdir. Asur İmparatorlarının bu yerinden söküp atma yöntemini en çok Kürtlere karşı uyguladıklarını, bizatihi arkalarında bıraktıkları yazıtlarından biliyoruz.
Asurlar?ın benzer bir yöntemi Kudüs?te yaşayan Yahudi halkına karşı da sıklıkla uyguladıkları tarihi belgeleriyle sabittir. Asurlular MÖ takriben 800 yıllarında İsrail Krallığı'nı fethettikten sonra, bu krallıkta yaşayan Yahudileri hem Kürdistan?a hem de Babil?e sürmüşlerdir. Bunları Asur kralı III. Salmanasar gerçekleştirmiştir. Kürdistan?a yerleştirilen Yahudilerin İsrail'in On Kayıp Kabilesi'nden ikisi olan Dan ve Naphatili'leri temsil ettiği inancı bilinmektedir. Yahudilerin kutsal kitabı Talmud?da:
"Hoshea'nın dokuzuncu hükümdarlık yılında Asur Kralı Samara'yı aldı. İsrail kavmini Asur içlerine taşıdı ve onları, Hanah, Habor (Habur), Gozan nehri yakınları ve Medlerin şehirlerine yerleştirdi" denilmektedir.
Kişinin eğer Yahudi doğmamış ise Yahudi olamadığı biliniyor. Yani sonradan Yahudi dini benimsenmiş olunsa da, Yahudi olunamıyor. Ancak ilginçtir ki, milliyetçi Yahudiler Kürdistan?da Yahudi dinine geçmek isteyenlerin Talmud kutsal kitabına göre, Yahudi olabileceklerini ifade etmektedir. Bunun için hiç şüphesiz çok uzun bir süre birbiriyle ilişki içerisinde olmanın etkileri olduğu gibi, Hz. İbrahim?in Urfa?dan Nemrut tarafından ateşe atılması olayı ile İbrahim?in kardeşlerinden Suruç ve Haran?ın buralarda yaşamaları da etkilemiş olabilir. Yine Hz. İbrahim?in daha doğrusu ailesinin Irak?ın güneyinden Urfa?ya geldiği söyleminin yanında, Urfalı olduğu da rivayetlendirilmektedir. Tüm bunlar dikkate alındığında Kürtlerle Yahudilerin yakın ilişki içerisinde olduklarını söylemek çok da yanlış olmayacaktır.
Daha sonraları benzer bir uygulama Babil Kralı Nabokadnazar tarafından (MÖ 598-7 ve MÖ 587-6 yıllarında) gerçekleştirilmiştir. Hem de bu kez Kudüs?te yaşayan tüm Yahudileri, bir daha dönmemelerini karar altına alarak ülkelerinden kopartır. Bundandır ki Yahudiler bu yılları Sürgün Yılları olarak adlandırmıştır.
Yahudiler ve Yahudilik ile Kürdistan ve Kürtlerin tanışması bu yıllarda daha köklü olmuştur. Özelde de Farslı Büyük Kiros?un Babil?i MÖ 538 ele geçirdikten sonra Yahudileri kendi kararlarında serbest bırakmasından sonra yeniden dönenler olmakla birlikte, Kürdistan?da ve İran?da kalanlar da olmuştur. Tarihçiler bu kalışı İlk Yahudi Diaspora?sı olarak adlandırmaktadır. Kudüs?e geri dönenler 516 yılında Kudüs Tapınağı'nı yeniden inşa eder.
Yahudilerin Babil ile birlikte İran ve Kürdistan?da etkili olmaya başladıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu yıllardan sonra Kürtler içerisinde Yahudilik dininin benimsendiği gibi, Yahudiler içerisinde de Kürtlerin dini olan Zerdüştlüğü kabul etmeler de yaşanmıştır. Daha sonra Kürt Yahudileri olarak geliştirilecek olan kavramın kökeninin bu yıllara kadar uzandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu karşılıklı etkileşimde Zerdüştlüğün Yahudiliği etkilediği kadar Yahudilikte Zerdüştlüğü etkilemiştir.
Tevrat?ın yazılışının da o yıllara denk geldiği biliniyor. Muazzez İlmiye Çığ: "İsrail bilginleri Babil kitaplıklarından aktarmış. MÖ 5. yüzyılda da Babil kralı Nabokadnazar Filistin'i alınca oradaki Yahudilerin en bilginlerini alıp Babil'e götürüyor. Onlar orada boş durmuyor, Sümer bilginlerinin aktardıkları bilgilerden yararlanıyor. Bilginler Babil'den döndükten sonra Tevrat yazılmaya başlanıyor" diye yazmaktadır.
Dikkat edilirse, Tevrat esasta Babil Sürgünü sonrası kaleme alınmıştır. Tevrat?ta dile gelen cehennem, cennet, sırat köprüsü, melekler ve benzeri bir çok kavramın Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta?dan alındığını ise bugün bilim insanları ifade etmektedir. Buna karşın Zerdüştlüğün de doğası gereği Yahudilikten etkilendiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Özelde tek tanrıcılık kavramından etkilendikleri açıktır.
Özcesi, karşılıklı etkileşim içerisinde bir gelişim seyri yaşanmıştır. Babil?de kalan ve daha sonraları Büyük Kiros?la birlikte İran?a geçen Yahudilerin etki düzeylerinin geliştiğini en çok Büyük Darius zamanında görmekteyiz. Darius?un Ester ismindeki eşinin Yahudi olmasının ve yine Ester?in amcası olan Mardoxay?ın ise Vezir düzeyinde Darius?la birlikte çalışmasının, Yahudiliğin bu coğrafyadaki gelişmesinde önemli bir rol oynadığını söylemek yerinde olacaktır. Öyle ki, aradan yıllar geçtikten sonra bile Kürdistan?da krallıklar kuracak kadar etki ve nüfuz düzeyleri gelişecektir.
Örneğin; M.Ö. 1.yy'da Kürt aşireti olan Hadhabani'nin tarihteki ilk Yahudi devleti olmuştur. Adiabene hanedanlığının başkenti Erbil ya da Arbela Yahudilerin eline geçer. Yine 1100 yıllarında Erbil civarında kimi verilere göre 200 bine yakın Yahudi?nin yaşadığı ifade edilmektedir. Tudela?lı Benjamin ile Regensburglu Pethahiah isimli seyyahların o yıllarda bu bölgede 100?ün üzerinde Yahudi yerleşim yerinin bulunduğunu ifade etmeleri de bu gerçeği doğrulamaktadır. Erbil denildiğinde elbette sadece Erbil anlaşılmamalıdır. Kerkük kalesinde halen bugün Yahudi inancına ve halkına ait olan David?in mezarının bulunması, söylenenlerin doğruluğuna işaret ettiği gibi Musul merkez ve çevresinde de etkili Yahudi cemaatlerinden söz edilmektedir. Öyle ki, 12. Yüz yılda Musul?da özerk Yahudi yönetimlerinin oluşması kadar etkilidirler.
Alikoş vadisinde peygamber Nahum ve Nebi Yunis, Musul?da peygamber Yona ve Kerkük'te peygamber Danyel'in türbelerinin, Kürdistan'daki en önemli Yahudi anıtları olduğunu da ifade edelim. Ayrıca peygamber İlyas'ın ziyaret ettiğine inanılan mağaralar da (Amed?de), Yahudiler için önemli bir mekan olmaktadır.
Özcesi, Yahudiler yaklaşık 2800-2900 yıldır şöyle ya da böyle Kürtlerle ilişki içerisinde olmuş ve birlikte yaşamıştır. Bu ilişkilenme biçimi, çoğu zaman Kürt Halk Önderliği?nin de belirttiği gibi simbiyotik (karşılıklı etkileşim ya da beslenme) tarzında bir yaşam içerisinde olmuştur. Yahudi Kürtler İsrail Devleti?nin 1948 yılında kurulmasına kadar bu tarz bir ilişkilenme esasıyla yaşamış ve 1950 yıllarından sonra ise büyük bir çoğunluğu Kürdistan?ı terk ederek İsrail?e yerleşmiştir. Bugün İsrail?de 120 Kürt Yahudi?sinin yaşadığı ve bu 120 Kürt Yahudi?si içerisinde Yahudi Kürtçesi olarak bilinen Kürtçe?yi yaşları oldukça ilerlemiş bulunan sadece 20 kişinin konuştuğu ise yerinde yapılan araştırmalar sonucu açığa çıkmıştır.
Kürdistan?da Yahudiler Amed?de de yaşamıştır. Örneğin Başvekalet Arşivi?nde mevcut olan on beşinci ve on altıncı yüzyıla ait icmal ve mufassal kayıtlarına göre 1518-1519 yıllarında Yahudilere ait 28 hane ve 3 mücerred (bekar) kaydı gözüküyordu.
Yahudilerin Asur ülkesinden sürgün edildikleri günden beri Diyarbakır?da Kürt Yahudileri geleneğine göre bir Yahudi cemaati mevcut oldu. Haham Yehuda Mizrahi?nin oğlu Al-Amadiyahlı Haham Yaakov?un Ninova?daki Yahudi cemaatine gönderdiği mektuba göre 17. Yüzyıldan itibaren Diyarbakır?da Yahudi cemaati mevcuttu. 1834 yılında şehirde beş bin kişi yaşamakta ve aralarında ?çok az sayıda? Yahudi bulunmaktaydı. 1835 yılında Diyarbakır sekiz bin hanelik bir vilayet olup bu evlerin ellisi Yahudilere aittir. 1844 yılında Diyarbakır?a gelen Yahudi seyyah Efraim Neumark gördüklerini şöyle yazıyordu: ?Yaklaşık iki yüz kardeşimize rastladım, onların aralarında zengin insanlar da vardır. Lord Montefiore?yi sinagog inşa etmek için kendilerine para göndermesi konusunda ikna ettiler.?
1848 yılında Amed?i ziyaret eden başka bir Yahudi seyyah ise 250 Yahudi ailesinden söz etmektedir. Yine aynı yıllarda başka bir seyyah Çermik?te 100 Yahudi ailesinin yaşadığını ifade ederken, giyim ve kuşanmalarının diğer Kürtlerle aynı olduğunu ifade etmektedir. 1888 yılında Amed?de 450 Yahudi aile yaşarken, 1893 yılında bu sayının 100?e inmesi dikkat çekicidir. Cumhuriyetin ilanından sonra ise Amed?de Yahudi sayısı sistematik olarak gerilemiş 1945 döneminde 441 olan kişi sayısı 1965 yılına gelindiğinde 34?e düşmüştür. Burada İsrail?e göç etmelerin de etkisini dikkate almak gerektiği ise açıktır.
Diyarbakırlı Ermeni yazar Mığırdıç Margsoyan; ?Diyarbakır?da Yahudi Mahallesi diye bir mahalle vardı. şimdi Kore Mahallesi olmuş. Moşe dediğimiz bu insanlar 1950?lerde çekip İsrail?e gittiler. Sadece Ferho diye bilinen deli bir kadın kaldı. O mu gitmek istemedi ya da götürülmedi mi, bilmiyorum. Ferho bütün deliliğine rağmen ismini Selma olarak değiştirdi biraz rahat etti.?
Bir bilgi olarak: ?Diyarbakır Yahudileri kendi aralarında ve aile içinde anadil olarak Arapça, günlük hayatta ise Türkçe ve Kürtçe konuşuyordu. Kürtçeyi anadilleri gibi biliyorlardı. Hiçbiri, diğer Batı Anadolu ve Trakya Yahudi cemaatlerinde olduğu gibi, Osmanlı-Türkiye Yahudilerinin anadili olmuş olan İspanyolcayı-Ladino?yu-bilmiyordu. Cumhuriyet döneminde Diyarbakır?da yaşayan Yahudilerin bir kesimi küçük tüccar ve esnaf olup hırdavat, manifatura ve kırtasiye ticaretiyle meşgul oldular. İşportacılıkla meşgul olanlar köylere gidip mal takası yapıp manifatura ve hırdavat verip karşılığında kitre, peynir ve yağ alıyorlardı. Bunlara çerçi denilmektedir. Diyarbakır Yahudileri arasında sarraflık, katiplik veya tefecilikle meşgul olan kimse mevcut olmadı. aileler çocuklarını okula göndermeyip küçük yaşatan itibaren çalıştırıyorlardı.? (Diyarbakır Yahudileri)
Yahudi Kürtler ya da Kurdên Cihûlar en çok Kürdistan?ın Güneyinde yaşamıştır. Normalde Yahudi inancında kadınlar haham olamazlar. Ancak biliyoruz ki, Kürt Yahudileri arasında kadınlar da haham olabilmişlerdir.
Olay; bir Yahudi Hahamı olan Samuel Barzani öldükten sonra yerine kızı geçer. Yahudi tarihinin ilk kadın hahamı olun bu kadın Kürdistan?daki tüm Yahudileri birleştirme gücü gösterir. Bu olay yaklaşık 300 yıl önce yani 17.yy.da geçmektedir.
?Asenath babası tarafından kuzeni Haham Jacob ben İbrahim Mizrahi Amedi?ye ile evlendirilir. Samuel Barzani?nin kızını evlendirirken tek bir şartı vardır. Asenath ev işlerine koşulmayacak ve Kabalah eğitimine devam edecektir. Haham İbrahim Mizrahi bu isteğe uyar. İkili evlendikten kısa bir süre sonra İbrahim Mizrahi, Musul?daki Yahudi Yeşivasının (din okulu) başına geçer. Burada İbrahim Mizrahi ve Asenath Barzani?nin bir oğlu ve bir kızı olur. Ancak İbrahim Mizrahi genç yaşta ölür. Bu ölümün ardından Musul?daki Yeşiva?nın başına Asenath Barzani geçer. Bu Yahudi tarihinde bir ilktir. Asenath Barzani, babasının ölümünün ardından ise onun Kürdistan?daki görevlerinin büyük bir bölümünü devralır. Sık sık seyahat eder ve Yahudi cemaatini bir arada tutar.?
Burada dile gelen gerçekliğin ifade edilen etkileşimle bağlantılı olduğu açıktır. Kürtler gibi devasa Neolitik kültürden gelen bir halkın, ilişki içerisinde olduğu bir halka kendisinden de bir şeyler katacağı aşikardır. Neolitiğin bir kadın devrimi olduğu gerçekliğinden hareketle belirtilebilir ki, Kürtlerin kadına dönük bu yaklaşımları Yahudiler?de bir gelenek olmamasına rağmen, Yahudileri etkilemiş ve bu ilk kadın hahamın önünü açmıştır. Yine unutulmamalı ki bu kadın haham Amediyeli, yani Behdinanlı?dır.
Kürtlerle Yahudilerin Kürdistan?da birlikte yaşamaları o kadar uzun bir tarihi süreci içermesine rağmen, bugün Kürdistan?da Yahudiler yok denecek kadar az kalmıştır. Her ne kadar bugün Kürdistan?ın Doğu?sunda, Batısında ve Güneyinde Yahudiler yaşasa da, bu sayı o kadar azdır ki, hiç bir araştırma belgesinde yer bulamamaktadır.
Kürdistan?da yaşamış olan Yahudilere dönük kısa da olsa bunları belirttikten sonra, Yahudiliğe ve temel kavramlarına ilişkin bir kaç sözü ifade etmek yerinde olacaktır.
?Tanah, Tevrat ve Zebur'u da kapsayan, Musevilik dininin kutsal kitabı. Hristiyanlarca da kutsal kabul edilir, bununla birlikte Hristiyanlar Tanah'ı Eski Ahit olarak anar ve farklı şekillerde yorumlarlar. Eski Ahit, Hristiyanlığın kutsal kitabı Kitab-ı Mukaddes'in ilk kısmını meydana getirir. İslamiyet'te Tanah'ın sadece Tevrat ve Zebur bölümleri kutsal kabul edilir ancak bunların Tanrı tarafından -sırası ile- Musa ve Davud peygamberlere indirildiğine ve insanlar tarafından tahrif edildiğine inanılır. Tanah'ı meydana getiren kitapçıkların (bölümlerin) çoğu İbranice, bir kısmı ise Aramice yazılmıştır. M.Ö. 1200 ila M.Ö. 100 yılları arasında yazıldığı kabul edilmektedir.
İbrahimî dinlerde Tanrı'nın Musa (Moşe) ile bir ahit yaptığı kabul edilir. Hristiyanlar Tanrı'nın İsa ile yeni bir antlaşma yaptığına inandıklarından Tanah'ı Eski Ahit olarak adlandırırlar. Yahudiler İsa'nın mesihliğini veya peygamberliğini kabul etmezler. Yeni Ahit'i kutsal kitap kabul etmez, Tanah'a Eski Ahit denmesini uygunsuz bulurlar. Eski Ahit ile Tanah arasındaki başlıca fark kitapların sıralanışı ve isimleridir.?
?Torah ya da Tevrat: Şeriat, Yasa veya Pentateuk olarak da bilinir. Beş kitaptan meydana gelir: Tekvin (Bereşit, Yaratılış), Çıkış (Şemot, Mısır'dan Çıkış), Levililer (Vayikra), Sayılar (Bamidbar), Tesniye (Devarim, Yasa'nın Tekrarı).?
?Tevrat kelimesinin, İbranice Torah sözcüğünün Arapça biçiminin Türkçeye uyarlanışıdır. İbranice "öğretme, gösterme, yönlendirme, öğreti, yasa" anlamına gelir.
Hristiyanlık, Tevrat'ı ve Tanah'ın diğer kitaplarını kutsal kabul eder, ancak Tanrı'nın İsa vasıtasıyla yeni bir ahit getirdiğini kabul eder. Bu nedenle Musevi Kutsal Kitabını Eski Ahit olarak adlandırır.
Diğer önemli bir kavram ise ?Neviim yani Peygamberlerdir: İlk ve son peygamberler denilir. 21 kitaptan meydana gelir. İlk Peygamberler; Yeşu, Hakimler, 1. Samuel, 2. Samuel, 1. Krallar, 2. Krallar. Son Peygamberler; Yeşaya, Yeremya, Hezekiel, Hoşea, Yoel, Amos, Obadya (Ovadya), Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Tsefanya (Sefanya), Hagay, Zekeriya, Malaki.
Başka önemli bir kavram ise Ketuvim yani Yazılar: Bilgesel, tarihsel ve şiirsel bölümler. 13 kitaptan meydana gelir. Mezmurlar (Zebur), Süleyman'ın Özdeyişleri , Eyüp, Ezgiler Ezgisi, Rut, Yeremya'nın Mersiyeleri (Ağıtlar), Vaiz, Ester, Daniel, Ezra (Üzeyir), Nehemya, 1. Tarihler, 2. Tarihler.?
Başka bazı Kavramların Açımlamaları:
Yahudi (İbranice Yahudi), Musevilik dinine mensup kimselere, İsrailoğulları?nın soyundan gelen etno-dini Yahudi toplumunun fertlerine ve bu dine sonradan geçen kimselere verilen isimdir. Yahudi olabilmek için resmi bir din değiştirme törenini uygulamak gerekir.
Yahudi kavramının tanımı konusunda tarihçiler ve din bilimciler henüz bir uzlaşmaya varamamışlardır. Dünyada başlıca İsrail ve ABD'de olmak üzere yaklaşık 14 milyon Yahudi olduğu sanılmaktadır. Bu itibarla Yahudilik dünyanın 11. büyük dinidir. Ancak tek tanrılı ilk din olan Yahudilik İbrahim?i üç din arasında gösterilmektedir.
Türkiye'deki Yahudiler, "Musevi" tabirinin kullanılmasını tercih ederler Bununla birlikte Musa'ya atfen verilmiş Arapça kökenli Musevi isminin Batılı dillerde karşılığı yoktur. Günümüzde ise Türk Yahudileri de, diğer ülkelerdekiler gibi "Yahudi" kelimesini daha çok kullanır olmuşlardır.
Kenan Ülkesi veya Kenan Diyarı (İbranice: Kena'an), Şeria (Ürdün) Nehri'nin batısındaki Antik Filistin topraklarına İbrahimi dini metinlerde verilen isim olmaktadır.
İbrahimi dinlere göre İsrailoğulları?nın topraklarıdır. İsrail oğulları Kenan Ülkesi'ni M.Ö. 2. Bin yılın ikinci yarısında fethetmiş ve yerleşmişlerdir.
Mesih, Arapça: El-Mesih, İbranice: Maşiah, Musevi metinlerinde müjdelenen, Yahudi milletinin kurtarıcısıdır. Mesih sözcüğü İbranicede 'kutsal yağ ile ovmak, kutsamak' anlamına gelmektedir. Batı medeniyetlerinde Mesih anlamında kullanılan Khristos sözcüğü, İbranice Mesih sözcüğünün Yunanca karşılığıdır. Dünya üzerindeki değişik dilleri kullanan Yahudiler, "Khristos" sözcüğü ve "christ", "christos" vb. varyantları Hıristiyanlığı ve İsa'yı çağrıştırdığı için Mesih sözcüğünü kullanmayı tercih ederler
...
(Bu yazının devamını sitemizde pdf dosyası olarak ?Kürdistan?da Yaşayan Halklar ve İnançlar? konulu Komünar dergisinden okuyabilirsiniz.)