DOĞAL ÖNDERLER
24 Mijdar 2010 Çarşem
Halk olarak öyle bir süreçten geçmekteyiz ki, her birey bu dönemde yaptıklarıyla tarihe geçecek ve böyle anılacaktır.
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi
Halk olarak tarihsel bir süreçten geçmekte ve ciddi tehlikelerle de karşı karşıya bulunmaktayız. Hala üzerimizde inkâr-imha siyaseti uygulanmaktadır. Bunun karşısında kendimizi örgütlemek ve demokratik serhıldanları geliştirmek önemlidir. Çünkü Demokratik Kurtuluş sürecinin temel taktiği halkımızın geliştirip-çoğaltacağı Serhıldanlar olmaktadır. Serhıldanları geliştirmek için doğru bir ideolojik-politik -örgütsel önderlik gerektiği kadar, Doğal önderleri bulup açığa çıkarmak gerekmektedir.
Tarihte gerçekleştirilen hemen hemen bütün ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerinde doğal önderler esas olarak halk eylemliliklerinin dinamik, sürükleyici gücü olmuşlardır. Bunu geçen yüzyıl boyunca ortaya çıkan devrim pratiklerinde de görebiliriz.
Önder, bir toplum veya topluluk için tehlike ve olanakları gören, ona göre başta kendisini ve sorumluluk duyduğu topluluğu hazırlayan, harekete geçiren, gelişme yaratan kişidir. Birçok önderlik türünden bahsedilebilir. Ancak biz konumuz açısından bu konulara girmeksizin özetle “Doğal Önderler” üzerinde durmaya çalışacağız.
Her topluluk veya toplum, kendi çıkarlarını çok iyi formüle edebilen, bunu her koşul altında savunabilen bireyleri kendilerine önder kabul eder ve onu izler. Bunu kendi deneyim ve gözlemleri sonucu yapar. Hiç kimse “ben önderim” demekle önder olmayacağı gibi, kimse de onu önder olarak kabul etmez. Hele hele doğal önder olarak asla kabul etmez.
Doğal önderler içinden çıktığı toplulukla adeta özdeşleşen, toplum üzerinde yaşamı, gündelik ilişkileri, üslubu ve davranışlarıyla etkili olan, bu temelde kendisini çevreleyen topluluğun gönlünde adeta taht kuran kişiliklerdir.
Bunlar halkla veya etkiledikleri toplulukla son derece iç içedirler. Topluluğu yakından tanıyan, psikolojisini çok iyi çözebilen ve onlarla birlikte yaşamı yaratan özellikleri vardır. Hayatın her alanında halkla birliktedirler. Bu birliktelik içinde doğal önderler, her durumda ve her sorun karşısında belki de seçilmiş ya da atanmış bir görevliden daha çok dikkate alınırlar. Topluluk onları hiçbir zaman kendi dışında ve üstünde kabul etmez. Adeta yazılı olmayan bir sözleşmeyle topluluk-doğal önderlik ilişkisi kuruludur.
Topluluklar belki daha bilinçli, daha üretken, daha politik ancak dışarıdan gelen ve kendisine bazı şeyler dikte eden birisini dinleme yerine, kendi içlerinden birisi olarak gördükleri önderlerini daha fazla dikkate alırlar. Onun gözleriyle dünyayı görürler, düşünceleriyle olayları yorumlarlar. Dışarıdan geleni dinlerler, ancak kendi önderlerinin de konu hakkındaki düşüncesini, eğilimini olumlu-olumsuz mutlaka öğrenmek isterler. Bu bir inanma, güvenme ve yakınlık duyma sorunudur. Öylesine kolay oluşmamıştır bu ilişkiler; uzunca bir süreyi kapsar ve yaşam tecrübesi içinde örülmüştür. İnsanların özel savaşın bin bir yöntemiyle birbirine güvensiz kılınmak, birliğinin parçalanmak istendiği bir süreçte böylesi bir güven temelinde kurulan ilişkilerin varlığı temel karar ve eylemliliklerde de önemlidir. Zira eylemin öncüsü bir anlamda eylemin başarısını da örgütleyendir.
Özgürlük Hareketinin tarihi doğal önderlerin açığa çıkarılıp, harekete geçirilerek önemli gelişmelerin sağlandığı bir tarihtir. İdeolojik grup döneminde olsun, l5 Ağustos Atılımı sonrasında ve 90’lı yıllarda olsun siyasi, askeri bakımdan adını tarihe geçirmiş birçok doğal halk önderinden söz edebiliriz. Bu doğal önderlerin birçoğu özel savaşın kontra güçleri tarafından alçakça katledildi. Bunların başında İdeolojik grup döneminde Antep’in Nizip ilçesinde bir sabun atölyesinde çalışan Mehmet ECE (Halk içinde “Tosun” olarak tanınırdı) ve Sait Şimşek, Hilvan’da M.Emin Yavuz vardır. Alana giren Özgürlük Hareketi bu yoldaşlarla tanışır. Kısa sürede bunlar üzerinden tüm alana yayılırlar.
80’li yıllarda aynı zamanda yurtsever bir din âlimi de olan Melle Abdurrahman gerillanın bölgeye yerleşmesinde çok temel ve belirleyici bir rol oynar. 90’lı yıllarda ise Amed’de Vedat Aydın’ı, Batman’da Sıddık Tan’ı, İdil’de Mikail Bayro’yu, Cizre’de Binevş Agal’ı örnek verebiliriz. Buna benzer ülkemizin diğer bölgelerinden de ortaya çıkmış ve öncülük görevini yerine getirmiş hatta kahramanca şehit düşmüş birçok doğal önderlikten bahsedebiliriz. Bu kişilikler, büyük gelişmeler yarattılar. Serhıldanları sürüklediler. 90’lar sürecini belirlediler. Özel savaş bu gerçekliği bildiğinden, bu önderlerin tasfiyesi için ellerinden geleni yaptılar. Özel savaşın yönelimi de, doğal önderlerin Serhıldanlarda ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Günümüzde serhıldanları geliştirmenin bir yolu da buradan geçmektedir. Halkın ve özgürlük mücadelesinin öncülüğünü büyük bir sorumluluk ve duyarlılıkla yerine getirmek isteyenlerin iradesel ortaya çıkışı serhıldanların başarılı sonuçlara ulaşabilmesi açısından adeta bir zorunluluktur.
Halkımızın öz örgütlülükleri yaşamın her alanında geliştirilmekte ve yeni toplumsal gerçekliğimiz bu örgütlenmeler üzerinden ete kemiğe bürünmektedir. Süreci başarıyla ilerletecek olan halkımızın öz örgütlenmeleridir. Doğal önderler mutlaka bu örgütlülükler içinde yerlerini almalıdırlar. Bu tür örgütlenmelerin olmadığı ya da zayıf olduğu alanlarda işin içine girmeli zayıf olanı güçlendirmeli, olmayanı yaratmalı, halkımızın içinden geçmekte olduğu bu kader belirleyici süreçte tarihsel rollerini oynamalıdırlar.
Halkımızın öz örgütlülükleri hayatın her alanında örgütlenmeli, geliştirilmelidir. Bu aynı zamanda demokratik kültür ve yaşamın gelişmesini de beraberinde getirecektir. Demokratik yeniden yapılanma ancak ve ancak bu tarzda gelişebilir.
Halk olarak öyle bir süreçten geçmekteyiz ki, her birey bu dönemde yaptıklarıyla tarihe geçecek ve böyle anılacaktır. Bu nedenle de herkes hem kendisinde hem de yakınında bulunan arkadaşında, komşusunda, özgürlük ve demokrasinin hizmetine koyacağı hangi yetenek ve birikim varsa bunu açığa çıkarıp harekete geçirmeye çalışmalıdır.
Bir de bu gözle birbirimize bakalım!