TARİHTE KÜRT KADINI - I
27 Adar 2012 Sêşem
O aslan ki kendi döneminde okuma- yazma bilen, hem siyasi hem de askeri bir Kürt kadınıydı. Çok sefer Alişer bir şey yapmadan önce onun düşüncesini sorar, fikrini alırdı. Ona sormadan karar vermezdi. Zarife savaşçıydı.
Zin EVİNAWELAT
Bir Şahikalar Destanı: Dersimli Zarife
Elbette vardır bir diyeceği, bir haberiBir kaçağa çay sunan Kürt kadınlarının
Dağlar dilsizdir yalçındır
Ama gün gelir bir diyeceği olur onların da
Ve dağlar, ıssız tarlalar başladı mı konuşmaya
Susmazlar bir daha, söz onlarındır artık.
Şahika, kelime anlamıyla ‘nefesin kesildiği yer yani zirve, doruk’. Ve o nefes kesen dorukların daimi direnişçileri: Kürt Kadınları… Ve Kürt Kadınlarının çığlığı ile yazılan destanlardan biri: Şahikalar Destanı…
“Merhaba Yaşam” dedi aynı anda Alişer ve Zarife. İmranlı – Azgêr Köyünde, bu günkü ismiyle Atlıca’ da 1882 yılında dünyaya geldiler. Aslen Hesenanlılardan olan Alişer ve Zarife, Sivas’ da eğitimlerini tamamladılar. İlk gençlik yıllarında yaşamlarını birleştiren çift, ideolojik tartışmaları en kapsamlı birbirleriyle gerçekleştiriyorlardı. Onlar için Kürdistan denildi mi akan sular dururdu. Evlilikleri de öyle bilinen evliliklere hiç benzemiyordu. Bir birlerine “Hevalê” ya da “Reheval” diye hitap etmeleri, çevredekiler tarafından oldukça dikkat çekiciydi.
Evlilikleri süresince, halka karşı sorumluluklarını nasıl yerine getirebilecekleri konusunda yoğunlaşan ikili, I. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında ilk kez mücadelelerini aktifleştirme imkânı buldular. Rusya ile görüşerek, Ermenilerle ilişki kurdular. Bir direniş mücadelesinin olmazsa olmazı örgütleme faaliyetini hiç ara vermeden sürdürdüler. Sivas ( Sêwaz ), Malatya ( Meleti ) ve Dersim bölgelerinde çalışmaların sorumluluğunu alarak, 1914 de özgür bir Kürdistan için çalışmaları başlattılar.
Kürdistan Teali Cemiyetine 1919 yılında bir mektup göndererek, Dersim ve Koçgiri Kürtlerinin, cemiyete bağlı olduğunu bildirdiler. Alişer ve Zarife, Koçgiri Halk Ayaklanmasında oluşan ordunun Komutanlığını büyük bir titizlikle üstlendiler. Bu yüzden yazdı ya ozan şarkısını:
“Dağ unutmaz Alişer'i
Rüzgârda saklar
Gül unutmaz Zarife'yi
Şebnemde saklar”
I. Emperyalist paylaşım Savaşının sona ermesinden sonra tekrar Koçgiri’ye dönen Alişer, değişen koşullar nedeniyle Mustafa Paşanın oğlu Alişan Beyin kâtipliğini yaptı. Koçgiri aşiret reisi Mustafa Paşa, Alişer ve Zarife’yi Dersim ve Koçgiri aşiretlerini örgütlemekle görevlendi.
Koçgiri Halk Hareketinin yenilgiye uğramasından sonra Zarife ile eşi ve yoldaşı Alişer’in Koçgiri’de kalma koşulları yoktu. Ama onlar halkı bilinçlendirme faaliyetlerinde sınır tanımadılar. Zarife ve Alişer, Dersim’e gittikten sonra halkı sazı ve deyişleriyle bilinçlendirme çalışmaları yaptılar. Şiirleri dilden dile dolaşır. Halkı birliktelik yönünde eğitirken, bir yandan da Dersim aşiretleri arasında var olan kan davalarını ortadan kaldırmak için çalışmalarında hiç durmadılar. Aşiretler arası sorunların çözümünde görev çoğunlukla Zarife’deydi. Çünkü Zarife, onurlu duruşu ve halka verdiği güvenle, toplumda saygın bir yer edinmişti.
Zarife, eşi ile ilişkilerinde son derece saygılı, ona yoldaşça yaklaşan ve tüm yaşamlarını halkının özgürlüğüne adayacak denli kararlı bir Kürt kadınıydı. Hem Kürtleri Kürdistanı çok severdi. Uzun süre Zarife ile aynı evde kalan ve Dersim isyanın da kardeşi şehit olan Zarife’nin yakın arkadaşı, dostu Gulşa Akkuş, şöyle anlatıyor kahramanımızı:
“Alişer Zarife’nin ismini kullanmaz, ona hep Hevalê derdi. Öyle çağırırdı. Kürtleri, Kürdistan’ı ne kadar çok seviyorlardı? Bunu ben biliyorum. Çok, çok büyük bir bağlılıkları vardı. Her şeyleri Kürdistan’dı. Başkalarının tayyarelerinin üzerinde uçmadığı bir Kürdistan onların bütün isteğiydi. Bir seferinde Zarife’nin yanındaydım. Çiyaye Munzur'un Zeranik (Yeşil yazı) tarafına bakarak, bir yandan da benimle konuşuyordu. ‘ Bu dağlar umut dağlarıdır. Bizim isteklerimizin gerçekleşmemesi diye bir şey olmaz ‘ diyerek konuşmasını sürdürdü. Kürtlerin başarılı olacaklarına, kazanacaklarına kesin gözüyle bakıyordu. Benim sorularıma, bizlerin sorularına tane tane yorulmadan cevap verirdi. Cevap vermekten bıkmazdı. Zevk alarak anlatırdı.”
Misafirperverliği de dillere destandı Zarife’nin. Sık sık görüşmeler yaptıkları Dersim’in aşiret temsilcilerini zevkle misafir ederdi. İnsanlarla görüşmek, sorunlarına cevap bulmak onu mutlu ederdi. Onun bir diğer yanı nişancılığıydı. İyi bir silahşordu. Tabancasını hep yanında taşırdı. Zarife’nin arkadaşı Gulşa, şöyle devam ediyor anlatımına; “Her zaman ‘Kollık pusti’ sını (tabancasını) beraberinde taşırdı. Kütüklüğü çapraz bağlardı. Kütüklüğü hep mermi doluydu. Bir gün Zerenik'te (Yeşil yazı) Kem oğulların harmanın da atış yapılacaktı. Atıcılar, nişancılar arasında Zarife'de vardı. Bizim insanlar zaman zaman atış yaparlardı. Çevredeki aşiretlerden de atış için gelirlerdi. O gün harmanın öbür ucuna, loğun üzerine bir şişe koydular. O şişeye nişan alınacaktı. Kadın, çoluk çocuk herkes izlemeye geldi. İlkin Zarife atış çizgisine geçti. O, kollık pustisi ile ilk atışın da şişeyi vurdu. Seyredenler de çığlık koptu. Ve bir süre aralıksız mermiler sıkıldı. Kendini kabul ettirmiş bir kadındı. Onun yeri ayrıydı. Bir seferinde kendisine neden hep burada kalıyorsunuz? Köyünüze gitmeyecek misiniz? dedim. Gülerek ‘Biz artık Dersimliyiz. Dersim, Koçgiri Kürtlerinin yaylasıdır. Bu dağlar da bizim cenazelerimize de yer var’ dedi.”
Zarife ve Alişer, yaşamları boyunca sadece halk isyanlarında yer almadılar. Ayrıca çok sayıda Türkçe, Kürtçenin Kırmanç ve Zazaki lehçelerinde şiir ve halk hareketi üzerine olan görüşlerini kaleme aldılar. Onlar, çok iyi birer ozan ve Kürdolog olarak da nam salmışlardı. Ondan yazıldı ya Şahikalar Destanı:
Ali boğaz göklerinde
Barut sıcağı
Bir dağ geçidini tutmuş
Tutmuş Alişer
Kayadan kayaya anam mavzer yankısı
Zulme yurdum demez Alişer
Ferman dinlemez
Kurumuş kan ortasında…
Ve gün geliyor, iç ihanet baş gösteriyor Kürtlerin orta yerinde. Ahmed-i Xani’ nin Mem û Zin’ in deki Bekolardan biri daha yani. Komutanı oldukları Koçgiri İsyanın da düşünsel bağlılıklarıyla en çok değer verdikleri Dersim halk önderlerinden Şex Hesenan aşiretinin yukarı Abbasan koluna mensup olan Seyit Rıza’nın kardeşinin oğlu Reyber Qop çıktı tarih sahnesine. O, devlet güçleriyle Dersim’ de ki halk örgütlenmesine karşı anlaşmış ve ajanlık görevini üstlenmişti. İşbirlikçi Kürdü yaratmak için aktif çalıştı. Reyber ilk olarak Seyit Rıza’nın koruması altında büyüyen Zaynel Top’ u hedef seçti. Zeynel, daha önce Sin ve Hozat arasında ki Dersim Halk Hareketin de ki silahlı birlikte yer almıştır. Dersimliler adına devlete yapılan saldırılarda aktif yer almıştır. Çok güçlü ve iyi silah kullanan biri olarak ün salan biri olduğundan dolayı da Reyber’ in gözü Zeynel’deydi. Reyber, O’ nu çeşitli vaatlerle ve korkutmalarla ikna ederek, düşmanla ilişkilendirdi. Zeynel'e “ Durumun ordu güçlerince biliniyor. Bir şeyler yapmazsan seni af etmezler. Devlet Alişer'in peşinde. Onun ortadan kalkmasıyla Dersim'in durumu da düzelir ” dedi. Reyber’in amacı Zeynel'in eliyle bu çifti ortadan kaldırmaktı. Böylelikle Abbasan aşiretiyle Seyit Rıza'nın da arası açılacaktı. Ve sonuçta Zeynel'i ikna etti. Ali Boğazındaki mağarada yapılacak görüşme için, Zarife tedirgindi. Alişer’e bu görüşmenin yapılmaması konusunda uyarılarda bulundu. Çünkü görüşme Reyber tarafından ayarlanmıştı. Ve Zarife Reyber’e hiç bir zaman güvenmemişti. Ancak Alişer, Zarife’nin bu tutumunu eleştirdi.
Alişer: Heval Zarife, sonuçta o Dersimli bir Kürt’tür. Sen nasıl kendi insanından böyle şüphelenirsin.
Zarife: Heval tedirginim. Ona hiç bir zaman güvenmedim. Bu görüşme sağlıklı değildir. Ama beni dinlemeyip, ille de görüşeceksen, o zaman ben senin yakınında olayım. Ve ne olursa olsun bana söz ver, ona arkanı dönmeyeceksin.
Alişer inanmak istemez yol arkadaşı Zarife’nin sözlerine. Bir yandan da “Hevalim ne söylediyse bu zamana kadar hep gerçek çıktı. Hiç yanılmadı. Ama yok, sonuçta Reyber bir Kürt, bizim insanımız. Güvenmeli ve güven vermeliyim.” Diye geçirdi içinden.
Takvim yaprakları 9 Temmuz 1937 Cuma gününü gösteriyordu. Ve Reberi Qop’un gönderdiği Zeynel, Usê Xıdêy Murt, Efendi yê Wank ê, Mıst ê Torn ê Surê, Celoy Us ê Feri, Palaxine'de ki mağaraya doğru yola koyuldular. Kafat köyü yakınlarında ki mağara da Alişer, yeğeni ve Zarife hazır bulunuyordu. Ancak Zeynel görüşmeye katılmayarak, mağaranın biraz ilerisinde hazır bekledi. Sonra beklenilen görüşmeye geçildi. Kısa süren konuşmalar ardından Alişer’in masadan kalkması ile Mistoy Surê ilk silahını çeken oldu. Ve Alişer’i yakın mesafeden sıktığı kurşunla öldürdü. Alişer’in yere yığılması ile Zarife’nin atik bir şekilde silahını ateşlemesi ile saldırgan guruptan biri ölmüş, iki kişi de yaralanmıştı. O yüzden kaleme sarıldı ya şair:
Zarif'in yüzü
Ay giyinmiş acısını
Ağlayıp gezer
Alişer'e ölüm neki
Bundan gayrısı
Etinde bir kurşun gibi
Siperler susar…
Zarife, Misto’nun da üstüne atladı. Misto'yla Zarife bir süre kavga etti. Her ikisinin elinde de tabanca vardı. Yerde birbirlerini vurmak için uğraştılar. Sesleri duyan kapı önünde ki Zeynel mağaraya doğru yöneldi. Bir terslik olduğunu fark etmişti. Alişer'in yeğenini ve yerde Mistoy'la boğuşan Zarife'yi görünce, hemen tabancısını ateşledi. Ve hem Alişer’in yeğenini, hem de onurlu Kürt Kadın Direnişçi Zarife’yi vurdu. Ve devam etti ozan:
Şahikalar kardı
Çayırlar sümbül
Yamaçlar kavaldı
Yamaçlar keklik
Dağ unutmaz Alişer'i
Rüzgârda saklar
Gül unutmaz Zarife'yi
Şebnemde saklar…
İhanetçiler, Zarife ve Alişer’in kafalarını keserek, mağarayı tümden aradılar. İkiliye ait olan değerli eşyaları, doküman -belgeleri, kitap ve defterleri de almayı da ihmal etmediler. Olayın sonucunu Mezikê'de sabırsızlıkla bekleyen Reyberê Qop, Zeynel geldikten sonra Tilagê' ye, oradan da Askeri Karargaha gittiler. Üstteğmen Nazmi Sevgen, onları kapıda karşıladı. Zarife ve Alîşêr’i katledildiği aynı gün devlet tarafından kendisine 100 altın verilen Zeynel, kısa bir süre sonra, “Kendi halkına ihanet eden, bize de ihanet eder” diyen Nurettin Paşa'nın damadı olan ve Dersim’in adını "Tunceli" olarak değiştiren Abdullah Alpdoğan’ın emriyle idam edildi.
Her iki kahramanın başı Abdullah Alpdoğan’a teslim edildi. Kontur-gerilla bugünkü adıyla da JİTEM olan katliam çetesinin o dönemde komutanlarından Nazmi Sevgen, Zarife ve Alişer’ e ait belgelerin, şiirlerin, onların tarafından kaleme alınan Dersim Destanı adlı çalışmanın ve kendilerine ait çok sayıda fotoğrafın yer aldığı sandığı, Genel Kurmay yetkililerine teslim etti. Gerisini, kesik başların fotoğraflarını çekip yayımlayan Nazmi Sevgen, anıları kaleme aldığı evraklarda şöyle aktarıyor: “Alişêr’in kesik başının resmini ben aldım. Fakat kesik başın resmini alırken ürperdim, tüylerim diken diken oldu. Günlerce o baş gündüz hayalimde, gece rüyamda yaşadı.” (Yeni İnci, Sayı: 44/ 1953)
Zarife ve Alişer, bu gün hala bölgede kulaktan kulağa aktarılan şiirlerinde bile, Kürt birliğinin önemine vurgu yaptılar. Kürt kahramanlar Zarife ve Alişer, katledilmelerinden 2-3 yıl kadar önce, Dersim’i bekleyen felaketi o diplomatik kimliği ve sanatkârane sezisiyle önceden görerek şu dizeleri yazmışlardı:
Ol Yezid’in fikri Dersim’i vura
Silahlar toplanıp çöllere süre
Zâlimler, zannetme bu size kala
İnşallah bir eroğlu meydana gele
Hak yolunda intikam ala…
Onların yazdığı şiirlerinde “azınlık içinde azınlık” statüsündeki Aleviler ve Kürtlerin duygu ve düşünceleri tüm çarpıcılığıyla görmek mümkündür. Daha, 1930’lu yıllarda İstanbul Konservatuarı’nın türkü derlemeleri sırasında onun üç türküsü de taş plak yapılmıştı. Öte yandan, Nazmi Sevgen, onun Dersim’e ilişkin manzum bir destan yazdığına da Alişer ve Zarife ile ilgili anlatımları arasında yer verdi. Her şeye, herkese rağmen Şahikalar Destanı durmaz, akar dedi sanatçı:
Ali boğaz göklerinde
Barut sıcağı
Bir dağ geçidini tutmuş
Tutmuş Alişer
Kayadan kayaya anam mavzer yankısı
Zulme yurdum demez Alişer
Ferman dinlemez
Kurumuş kan ortasında…
Alişer ve Zarife’nin katlinden sonra ele geçirilen sandığa ilişkin genel bilgilerin yer aldığı Fırat Haber Ajansından Ali Güler imzasıyla 22 Mart 2009 tarihinde yayımlanan röportajda konuşan Kürdoloji ile ilgili çalışma yürüten Araştırmacı-Yazar Mehmet Bayrak, konuya ilişkin şunları açıkladı:
“- Ben hiç bir zaman belgesi, bilgisi, bulgusu olmayan birşey söylemem. Bunların belgesi zaten var. Koçgiri'yi vuran, Alişer'in sandığına el koyan Jandarma Albayı Nazmi Sevgen bunları söylüyor zaten. Nazmi Sevgen bunları çıkardığı "Tarih Dünyası" isimli dergide yazıyor. 1950 tarihli bir dergi. Yazının başlığı ise şöyle: "Yakın Tarihin Sırlarla Örtülü Hadiseleri ve Koçgrili Alişer.” Alişer ile ilgili bir devlet kalemşorunun yazdığı ilkyazı budur. Sandıktan ele geçirdikleri birçok fotoğrafı burada yayınlıyorlar. Alişer'i öldüren Zeynel'in fotoğrafından tutun da, Alişer ile Zarife’nin el ele tutuştukları fotoğrafına kadar...
ANF: Zarife ile Alişer'in bilinen fotoğrafı mı?
- Evet, şu anda her tarafta olan fotoğraf. Ben bu dergiden buldum ve yayınladım. Daha sonra afiş haline geldi. Yine Alişer'in kesik başının fotoğrafı var. Bu fotoğrafı da Nazmi Sevgen çekmiştir. Burada daha açıklayamayacağımız birçok fotoğraf var. Yine Sevgen o yazıda, "Alişer’i ve Zarife’yi öldürdüklerinde sandıklarında birçok belge ve hiçbir yerde yayınlanmamış yazılarına el koyduklarını ve bunların içinde Dersim’ e ilişkin bir destanın da bulunduğunu“ yazıyor. Bunları genelkurmaya gönderdiklerini belirtiyor.”
Daha katledilmeden bir efsaneye dönüşen ikiliye, ünlü eserinde Kürt kadınının kahramanlığını anlatırken yer veren Nuri Dersimi; “Zarife, kocası gibi Kürt milli davasına bağlı, aynı yüksek gayeleri takip eden, eşsiz bir Kürt kızı olduğunu, hayatında doğrudan isabet etmiştir. Zarife, Kürt kadınları arasında milli uyanış için eşsiz bir propagandacı olmuş ve Alişer’in milli faaliyetlerinde, onun sağ kolu ve iş arkadaşı olmuştur. Zarife, Alişer’e daima, Kürtçede (arkadaş) anlamına gelen (heval) sözüyle hitap ederdi. Ne yazık ki, fikir ve duygu itibarıyla tam bir birlik olan bu ailenin bir çocuğu olmamıştır. Zarife, uzun boylu iri-yarı ve her konuda bir Kürt fizyonomisine sahip, simasında cesaret ve yiğitliği okunan, eşsiz bir Kürt kızı idi. Her yıl Dersim’e gider, milli gayeler hakkında nutuklar söyler ve aşiretler arasındaki çelişkileri ciddi bir hâkim gibi hallederdi.” diyor ve ekliyor:
“O aslan ki kendi döneminde okuma- yazma bilen, hem siyasi hem de askeri bir Kürt kadınıydı. Çok sefer Alişer bir şey yapmadan önce onun düşüncesini sorar, fikrini alırdı. Ona sormadan karar vermezdi. Zarife savaşçıydı. Çok sayıda bayan da onunla birlikte savaştılar. Onlar da silahlıydılar. Çarpışmalar başlamadan önce silahlı eğitim aldılar, yaptılar.”
Ne sayfalar yeter Alişer ve Zarife’yi anlatmaya, ne saatler. Ne de her hangi bir edebiyat dili bulabilir o yüce kahramanlığı anlatacak sihirli kelimelerin anahtarını. Belki yöre halkı arasında o günden sonra yaygınlaşan “Hükümetin tası dolu bal da olsa parmağını batırma! ” sözü, bu öğretinin gücünü gösterir. Ya da en doğrusu Dersim’den, Koçgiri’den, Amed’den, Afrin’den, Wan’dan, Maku’den, Adıyaman’dan, Qamişlo’dan, Nusaybin’den, Selmas’dan Mezopotamya dağlarına taşıyan Kürt kadınları taşıyordur Zarife’nin mirasını, silahını, ondan önceki Kürt kadın direnişçilerden kalan her şeyi. Hem de aynı inanç ve iddiayla, biriktirilen mirasla daha güçlü, daha çok yaklaşarak ‘özgür kadın’ a, ‘özgür bir halka’ ve ‘özgür yarınlara’. Sonra son sözü en hümanist duygularla müziğin tınısına ekledi ozan:
Aynı mavi göğün altındayız
Aynı güneş ısıtıyor bizi
Geceleri aynı ay
Niye öldürüyorsunuz ki.