EKONOMİDE ALTERNATİF ÖRGÜTLENMELER

13 Tebax 2013 Sêşem

Devletten ya da tekellerden iş isteyen, istihdam bekleyen bir politikadan çok kendi işini, üretimini kendisi belirleyen bir tutum gerekli olandır

Berfin ROZA

Kürt Halk Önderi ekonomi ikinci aşama için ekonomi komisyonunun kurulmasını önermişti. Bu komisyon Kürdistan ve Türkiye’deki alternatif politikalarla ekonomik sorunların aşılmasını hedeflemelidir. Şimdiye kadar AKP hükümetinin uygulamaya koyduğu yada vaat ettiklerinin dışında başta DTK, HDK olmak üzere diğer sivil toplum kuruluşlarının yeni bir ekonomik örgütlenme üzerine projeler geliştirmesi, uygulamaya geçmesi önemlidir. Burada devletten, hükümetten bekleyen konumda olmak yerine devletten halkın kendi inisiyatifini kullanması önündeki engellerin kaldırılması için çaba içinde olmak olması gerekendir. Bunu serhıldanlarla yapmak kadar, halk ekonomi girişimleri yaratabilmek, uygulamada dayatıcı olmak mantıklı ve gerekli olandır.

Tartışmalarda ufuk açıcı olmak için tarihi, güncel örnekleri incelemek yararlı olacaktır. Devletten ya da tekellerden iş isteyen, istihdam bekleyen bir politikadan çok  kendi işini, üretimini kendisi belirleyen bir tutum gerekli olandır

Tarihi ve güncel bazı örnekleriyle alternatif ekonomi modelleri;

Sovyetlerde Kolhozlar:

1920’li yılların ortalarından itibaren kurulan Kolhozlar ve Sovhozlar, devlet tarafından sağlanan topraklar üzerinde kurulan kolektif tarım işletmeleridir.  Hayvanlar ve üretim araçları kooperatife, toprak ise resmen devlete ancak fiilen kooperatife aittir. Bu toprakların büyük bir kısmı devlet mülkiyetinde olup da çok uzun yıllar ekilmemiş tarım arazileri ve tarımsal olmayan arazilerdir. Kolhozlarda yerleşen aileler, kolhozun arazilerini işletmekle birlikte kendilerine verilen belirli ölçekteki arazi üzerinde de kendi tasarruflarında tarımsal üretim gerçekleştirebilmektedirler. Kolhozlar, topluluk tarafından seçilerek görevlendirilen bir yönetim ve bu yönetimin bir yıllığına seçtiği başkan tarafından idare edilirler.

Üretim sistemi, fiyatlar ve ücretler, devlet tarafından merkeziyetçi ve uzun vadeli planlamalar temelinde belirlenir. Elde edilen ürünlerin önemli bir kısmı anlaşma temelinde devlete satılır. Ancak planlamada belirtilen hedefin üzerindeki ve ayrıca kolhozcu ailelerin kendi arazilerinde elde ettikleri ürünler, kolhoz pazarlarında satılır. Kolhozlar ve sovhozlarda azami verim ölçüsüne göre, bilimsel yöntemlere ve yoğun teknolojiye dayalı entegre üretim sistemi esas alınır. Her bir bölge için ayrı bir ürün veya ürün grubunda yoğunlaşma ve bu şekilde bölgelerin belirlenen tarım-hayvancılık üretimi konusunda uzmanlaşmaları ve birbirlerini tamamlamaları sağlanır.

Kolhozların endüstriyel temelini oluşturan makine ve traktör istasyonları, doğrudan devlete bağlı olup Kolhozlar ve Sovhozlarla işbirliği içinde çalışırlar. Sovyetler genelinde tarım ve hayvancılık alanında en iyi organize olmuş, donanımlı; en gelişmiş ve fazla sayıdaki makine ve araç-gereçler bu kuruluşun elindedir. Çalışanları devlet kadrosu olan MTİ’ler, tugaylar biçiminde örgütlendirilmişlerdir. MTİ’ler eliyle, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde emeğin azami derecede verimli kullanımı, ürünlerin zamanında, yeterli ve kaliteli biçimde elde edilmesi hedeflenmiştir.

Kolhozlar, tarımsal üretimde yüksek düzeyde verim, işsizliğin düşürülmesi, topluluk ruhunun ve toplumsal yaşam kültürünün güçlendirilmesi gibi çok önemli faydalar sağlamıştır. Bununla birlikte toplum içindeki farklılıkları ve adaletsizlikleri de önemli oranda giderdiği söylenebilir. Kendine yetebilen topluluklar olarak kolhozlar, komünal özellikleri önemli oranda barındırmaktadır. Ancak Kolhozlar, toplum tarafından değil, doğrudan devlet tarafından oluşturulmuş, kuralları belirlenmiş ve büyük oranda onun tarafından işletilmiş ve yönetilmişlerdir.

Kolhozlar, azami üretim ve tüketime dayalı refah anlayışını esas aldıklarından, endüstriyel üretim bir anlamda endüstriyalizme kaymıştır. Kadın-erkek eşitliği, köylü ile proleter arasındaki işbirliği gibi eşitliğe vurgu yapan yönleri olsa da demokratik ve ekolojik özellikleri zayıf kaldığından, sonuçta devlet kapitalizminin ekonomik işletmeleri haline gelmişlerdir. Sovhozlar: Sovhozlar tamamıyla devletin büyük ölçekli çiftlikleridir. Topraklar, makineler ve diğer tüm üretim araçları doğrudan devlete aittir ve onun tarafından merkezi planlama dahilinde işletilir.

İsrail  Kibbutzlar:

Kibbutzlar, genel olarak 100 ila 2000 arasında değişebilen, ancak çoğunlukla 300 ila 700 arasında ailenin yaşadığı yerleşimlerdir. Kibbutz’un tüm üyeleri genel meclisi oluşturur. Topluluğun yaşamı ve çalışmalarla ilgili tüm sorunlar ve ihtiyaçlar, genel mecliste seçilen komiteler yoluyla çözülür. İskan, sağlık, eğitim, mali, kültür gibi alanlara ilişkin komiteler ve Kibbutz’un yönetimi, tüm üyelerin katılımıyla genel mecliste belirlenir ve görevlendirilirler. Haftada bir toplantı yapılır. Aynı yöntem, Kibbutz’un ekonomik işletmesi için de geçerlidir. Tüm çalışanlardan oluşan işçi meclisinde komiteler belirlenir, genel yönetici dışındaki tüm görevliler seçilir. Komiteler ve yönetim, meclis tarafından denetlenir. Kibbutz’un yönetim kurulu; işletmelerin en üst düzey yöneticileri, işçi temsilcileri ve Kibbutz temsilcilerinden oluşur. 

Kibbutzlarda yaşam ortaklık, dayanışma, paylaşım ve eşitlik üzerinde tesis edilir. Yeme-içme, temizlik, çocuk bakımı gibi konularda oluşturulan ortak yaşam alanlarından Kibbutz’un tüm üyeleri eşit biçimde yararlanırlar. Bu işler aile ortamından çıkarılarak kadınların ve erkeklerin kolektif olarak gerçekleştirdikleri faaliyetler olarak düzenlenirler. Çocukların bakımı, eğitimi ve yetiştirilmesi kolektiftir. Kibbutzlarda 12 yıllık kesintisiz eğitim mecburidir. Tüm ekonomik faaliyetler, ortaklaşa ve Kibbutz kolektivizmi içinde gerçekleşir. Tüm yapılar ve üretim araçları, Kibbutz’un kolektif mülkiyetindedir. Ekonomik faaliyetler sonucunda elde edilen ürünler, Kibbutz maliyesine aktarılır. Bunların bir kısmı Kibbutz’da yaşayanların ihtiyaçlarına göre dağıtılır, büyük kısmı ise satılır. Elde edilen gelirin bir bölümü, topluluğun değişik ihtiyaçları için oluşturulan fonlara aktarılırken geri kalanıyla da çalışanların ücretleri ödenir. Kibbutz’a yerleşen birisi, oturduğu evi satamaz ve kiraya veremez. Bununla birlikte Kibbutz’da yaşayıp da dışarıda çalışanların maaşları doğrudan Kibbutz kasasına girer. Haftanın 6 günü çalışma vardır. Çalışabilecek tüm üyeler, Kibbutz’un belirlediği kolektif çalışmalarda yer almak zorundadır. Ancak bununla birlikte her ailenin küçük ölçekte bahçesi de vardır. Kibbutzlarda yaşayan topluluk, kendi ekonomik ihtiyaçlarını Kibbutz genelinde oluşturduğu örgütlenmeler yoluyla merkezi olarak karşılar. Barınma, beslenme, sağlık, eğitim, giyecek gibi temel konularda herkes eşit düzeyde faydalanır. Ayrıca, Kibbutz ile ailenin maddi koşulları ve ihtiyaçlara göre, bireyler veya aileler kendi bireysel ihtiyaçlarını bağımsız olarak da temin edebilmektedirler. Kibbutzlardaki üretim ve paylaşımda “ Herkese kabiliyetine göre, herkese ihtiyacına göre” ilkesi esas alınır.

Kibbutzlardaki ekonomik faaliyetlerde eğitime, araştırma inceleme ve geliştirmeye dönük mühendislik ve teknolojiye büyük önem verilmesi, nihayetinde tarımın endüstriyalistleşmesine yol açmıştır.

1970’li yıllarla birlikte tarım ağırlıklı olmakla birlikte tarıma dayalı imalat, plastik, balıkçılık ve metal gereçler gibi diğer üretim dalları da Kibbutz’ların faaliyetleri arasına girmiştir.

Kibbutzlar, sosyalizmi Siyonizm’e eklemleyerek İsrail ulus-devletinin en önemli temeli haline getiren siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik model olmuşlar, bununla birlikte İsrail kapitalizmine de çok büyük katkı sağlamışlar; son on yıllarda, hızla kapitalistik şirket olma yoluna girmişlerdir. Günümüzde çoğu kibbutz’da, dışarıdan getirilen ücretli yöneticiler ve işçiler çalıştırılmakta olup ücret eşitliği de ortadan kalkmıştır. Birçok kibbutz’da evler özel mülkiyet haline gelmiş veya yemek, çamaşır, kültürel ve sportif hizmetler ticarileştirilmiştir.

Moşavlar: İsrail’de kırsal alanda kurulmuş kooperatif köyleridir. Bu kooperatifler entegre üretimi kullanmasalar da teknoloji ve bilimci yöntemlerden yoğun biçimde faydalanmaktadırlar. Moşavlar, kolektif çiftlikler olmasına rağmen belli oranda bireysel mülkiyet ve ekonomik faaliyete de yer verilir. Moşavlarda aileler sadece burada satın aldıkları toprakları işleyebilirler.

Bask Modeli Kooperatifçilik Mondragon Kooperatif Hareketi:

Mondragon Kooperatif Hareketi, Yurtsever Basklı bir papaz olan Jose Maria Arizmendiaretta tarafından, Bask ülkesinde, Bilbao yakınlarındaki Mondragon kentinde kurulmuştur. 1943 yılında, Mondragon kentinde bir meslek okulunun açılmasıyla başlayan süreç günümüze kadar adım adım ilerletilerek Dünya genelinde en başarılı kooperatif-komün hareketlerinden biri düzeyine ulaşır. Mondragon Kooperatif Hareketinin aşamalarını kısaca sıralarsak; 1956 yılında Mondragon İşçi Üretim Kooperatifi kurulur. Kooperatife ait fabrika daha sonra büyük ölçekli endüstriyel üretime geçerek ürün çeşidini ve miktarını artırır. 1959 yılında “ Caja Laboral Popular”  ( Emekçi Halkın Bankası )  ve “LagunAro” adında bir sigorta şirketi kurulur. 1969 yılında, Bask Ülkesi’ndeki küçük dükkanlar birleştirilerek ülke genelindeki en büyük kooperatif olan Eroski kurulur. 1970’li yıllarda, IKERLAN adlı araştırma enstitüsü ile Otalora adlı araştırma ve geliştirme merkezi, 1997 yılında da Mondragon Üniversitesi kurulurlar. Bask ülkesinin, İspanya devleti sınırları içindeki kişi başına gelir düzeyinin en yüksek; aynı zamanda işsizliğin en düşük olduğu bölge olmasında Mondragon Kooperatif Hareketinin belirleyici bir rolü vardır.

Arizmendiarretta, Mondragon Kooperatif Hareketi’ni, hem Bask halkının toplumsal zayıflıklarına, hem de kapitalist moderniteye karşı eleştiri üzerinde inşa etmiştir. Toplumun bütün üyelerinin kendi yaşamlarını ve toplumsal yaşam alanlarını kendilerinin düzenlemesi ve yönetmesi; ekonomik alanın da bu hedefin bir parçası olarak ele alınması amaçlanır. Tüm toplumsal alanların özerkleştirilmesiyle özerk, yani devlet-dışı bir topluma ulaşılması hedeflenmiştir. Sınıf mücadelesi değil, sınıfsızlaşma mücadelesiyle ancak demokratik, komünal, eşitlikçi ve özgür bir toplumun inşa edileceğine inanılır. Mondragon Kooperatif hareketinin temel anlayışı özü itibariyle, J. M. Arizmendiaretta’nın ; “Mondragon’daki kooperatif denemesi ekonomik eylemi kullanan bir eğitim hareketidir.”  ve “Hiç kimse ne başkasının kölesi, ne de efendisi olmalı.”  sözlerinde dile getirilmektedir. Hareket, halkın kendi özgücüne dayandığı; devlet olmayan, özerk, komünal ve demokratik bir ekonomik alan örgütlenmesidir.

Mondragon Kooperatif Hareketinin temel ilke ve ölçüleri:

1. Açık ve gönüllü üyelik: Belirlenen işler için mesleki yeteneğe sahip olan tüm kadın ve erkekler üye olabilir. Bununla birlikte insanlara meslek kazandırılarak Hareket bünyesine girmelerinin önü açılır.

2. Demokratik örgüt: Karar alma süreçlerine tüm üye işçilerin eşit düzeyde katılımı; her üyenin bir oy hakkı esas alınır.

3. İşçi hakimiyeti: Hareketin üyeleri, aynı zamanda Hareketin yöneticileridirler. Bu şekilde emeğe yabancılaşma değil emeğe sahip çıkma esas alınır.

4. Sermayenin araç ve ikincil olması: Sermaye, iş için ikincil bir araçtır ve işletmenin gelişmesi için gerekli bir unsurdur. Elde edilen sonuçlar doğrudan sermaye ile bağlantılı değildir.

5. Yönetime katılım: İşletme yönetimine üyelerin katılımı ile, kendi kendine yönetim giderek gelişir.

6. Ücret birliği / dayanışması: Sosyal çevre ve şirketin geri kalan bölümleri ile dayanışma içinde, her bir kooperatif işletmenin mevcut olanaklarına göre ücret belirlenir.

7. Kooperatifler arası işbirliği: Kooperatifler arası kazanç havuzu oluşturulur ve işçi üyelerin transferi gerçekleştirilir.

8. Sosyal dönüşüm: Kazancın çoğunlukla yeniden yatırıma dönüştürülmesiyle, yeni kooperatif iş alanları yaratmak ve toplum kalkınmasında başlatıcı destek verilir.

9. Evrensel yapı: Sosyal demokrasi için çalışma, barış, adalet ve kalkınma amaçlarının paylaşımı desteklenir.

10. Eğitim: Kooperatif ve mesleki eğitim için, yeterli insan ve ekonomik kaynak tahsis edilir.

 

MeksikaZapatistler:  

Zapatist Mücadele, EZLN ( Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu) adıyla 1983 yılında başlar. 1994 yılının ilk günü ise gerillaların öncülüğünde büyük bir halk ayaklanması başlatılır. İlk günde, Chiapas eyaletindeki dört büyük kent ile onlarca yerleşim biriminin belediyeleri işgal edilir ve bu alanlar denetime alınır. Zapatistler, iktidar yoluyla toplumun değiştirilmesini değil, toplumun kendi kendini yönetmesini ve bu düzeye gelinceye kadar da yöneticiler üzerinde doğrudan denetim kurmasını savunmaktadırlar. Sloganları olan “itaat ederek yönetme” tarzında, halk izler ve denetlerken, yönetenler de dinler ve uygularlar. Zapatistlere göre, küçük bir grup her ne biçimde olursa olsun kendi başlarına, toplumu ilgilendiren hiç bir kararı alamaz ve uygulayamaz.

Aguascalientes: Aguascalientes’ler EZLN gerillalarının yerli halklarla ve diğer toplumsal güçlerle diyalog kurma mekanlarıdır.  

Özerk-otonom belediyeler: 1994 yılında ilk işgal edilen yerlerden başlayarak Chiapas Eyaletindeki Zapatist bölgelerinde, belediyeler özerk olarak yeniden örgütlendirilir. Bu belediyeler, devlete bağlı olmayıp yerel halkın doğrudan yönettiği belediyelerdir.

Caracoles: Caracole, en küçük yerleşim biriminden en büyüğüne kadar oluşturulan toplumsal bütünlüğe dayalı yaşam birimi, yani komündür.

 Juntas de Buen Gobierno ( İyi Yönetim Meclisleri ): Her bir isyan bölgesinde; özerk belediye konseylerinden birer veya ikişer delegenin katılımıyla bir junta örgütlenmektedir. Bu juntalar, söz konusu bölgedeki tüm faaliyetleri denetlemek; sorunları, zorlukları ve çelişkileri gözlemlemekten sorumludurlar. Kendi bölgesindeki topluluk veya belediyeye yönelik rahatsızlığı olan herkes bu juntalara eleştirilerini ve görüşlerini iletmektedir. Bu cuntalar, Zapatist bölgeleri dışındaki topluluklar, halklar ve toplumsal kesimlerin yanısıra gerektiğinde hükümet yetkilileriyle görüşmeleri de yürütmektedirler.

Bölgeler, topluluklar ve belediyeler arası dayanışma ve birliğin sağlanması amacıyla, birkaç juntanın bir araya gelmesiyle Juntas de Buen Gobierno'lar ( İyi Yönetim Meclisleri ) oluşturulmaktadır. Zapatistlerin komün örgütlenmeleri salt yerel topluluklarla sınırlı olmayıp, farklı halkların ve kültürlerin yaşadığı geniş bölgeleri kapsayan komünleri de hedeflemişlerdir.

Bu çerçevede 2003 yılı içinde, "La Realidad Tijuana Planı”nı ortaya koymuşlardır.

 

Venezuela Komünleri:

Venezuela’da komünler, yerleşim birimlerini merkez alarak örgütlenmektedir. 15 yaşından büyük olan herkes komün üyesi olabilmekte ve karar mekanizmalarında yer alabilmektedir. Komün, komün sözcüsünü ve komün meclisini seçmekte olup; gerektiğinde meclis kararlarını iptal ettirme, meclis üyeliklerini düşürme ve sözcüyü görevden alma hakkına sahiptir. Komünlerin görevlendirdiği sosyal denetim komiteleri ise projeleri, sosyal ve ekonomiyle ilgili çalışmaları denetlemektedirler.

Komün sisteminde en küçük birimden en büyük organizasyona kadar giden bir demokratik özyönetim mekanizması oluşturulmakta. Bu temelde her bir yerleşim birimindeki komünler, bir araya gelerek komün konseylerini oluşturmaktadırlar. Komün konseylerinin üye sayısı, koşullara göre birkaç aileden 200 aileye kadar değişebilmekte; ancak bazı bölgelerde komün konseylerinin sayısı kalabalık olabilmektedir. Konseyler, komün konseylerinin birliğinden oluşan Sosyalist Komün Birliği adlı üst örgütlenme tarafından denetlenmektedir. Komün konseyi kurulacak yerleşim yerlerinde, tüm insanlar ziyaret edilip bu çalışma aktarılmakta ve ikna edilmeye çalışılmakta; ardından söz konusu yerleşim alanında yapılan toplantıyla komün örgütlenmesi başlatılmaktadır.

2008 yılında çıkarılan yasayla birlikte komün örgütlenmelerinde bazı temel ölçüler oturtulmaya çalışılmakta, bu çerçevede:

Her bir komün konseyinin, Yerli halkların yaşadıkları alanlarda en az 10 aileden, köylerde en az 20 aileden; şehirlerde ise en az 150, en fazla da 400 aileden oluşması; üyelerinin en az yüzde 30unun katıldığı ilk toplantıda temsilcilerini seçmeleri gerekiyor. Doğrudan demokratik katılıma dayalı seçimle oluşturulan temsilciler kurulunda mali konularda 5 şi ve yürütme konusunda 5 kişi belirlenirken, 5 kişi de sosyal denetimcilikle görevli kılınmaktadır. Seçilen kişilerin birbirleri ile yakın akrabalık ilişkisi bulunmaması gerekmekte. Komünü oluşturan topluluk gerekli gördüğü zaman, üyelerinin en az yüzde 10’undan fazlasının katıldığı bir toplantıyla seçtiklerini görevden alabilmektedir. Ayrıca her komün konseyi maaş almayan ve gönüllü olarak çalışan bir sözcü seçmektedir. Son yıllarda komün konseyleri arasında birlik ve çatı örgütlenmeleri yaygınlaşmaktadır.

Komün Konseyleri; Demokratik özyönetim, Sosyal eşitlik sağlama, Alt yapı üstyapı ve barınma projeleri, Eğitim, Ekonomi, Sağlık, Kültür sanat spor, Medya ve Güvenlik gibi alanlarda toplumun ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, devlet kuruluşlarının dönüşümleri için de kadro, teknik ve danışmanlık desteği sunmaktadırlar. 

Ülke genelinde yaklaşık 60 bin komün konseyinin kurulmasının planlandığı; 2006 yılından itibaren toplam 30,179 kömün konseyinin kayıt altına alındığı ve bunlardan yaklaşık 25 bin kadarının işlevlerini yerine getirdikleri belirtilmektedir.

Sonuç yerine;

Görüldüğü gibi kapitalizmin tümden egemen olduğunu iddia ettiği, öyle bilindiği son yüz yılda ve günümüzde alternatif ekonomik örgütlenmeler yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Buna benzer örneklerin çoğalması da mümkündür. Sorun alternatifsiz olduğunu iddia eden kapitalizmin kara propagandalarını zihinlerde aşabilmektir. Bu anlayışlar aşıldıktan sonra biraz çaba, biraz aşk yeterlidir.