ÊZİDİLİĞİN KISA TARİHÇESİ

27 Hezîran 2019 Pêncşem

Osmanlıların saldırılarından sonra, Türkiye Cumhuriyeti devletinin de Kuzey Kürdistan?daki Êzidilere yönelik baskı ve katliam politikaları devam etmiştir.





Tüm Kürdistan tarihinde olduğu gibi Ezidi Kürtlerin de yazılı bir tarihi olmadığı için belgelere dayanarak Ezidiliğin hangi tarihlerde ortaya çıktığını kesin olarak ortaya koymak oldukça zor olmaktadır. Ancak Ezidi alimlerinin ve din bilginlerinin anlatımından yola çıkarak Ezidiliğin çıkışına dair bazı tespitlere gidebiliriz.
Ezidi din alimlerinin anlatımlarına göre Ezidilik; tek tanrılı İbrahimi dinlerden çok daha önceleri varolan arilerin en eski dinidir. Çok tanrılı dinler çağında Mezopotamya, Mısır, Hindistan, Afganistan, İran gibi ülkelerde yaşayan halkların ortak tanrısının güneş olduğu bilinmektedir. Güneş aynı zamanda Hitit uygarlığının da binbir tanrılarından en büyüğü konumundadır. Çok tanrılı dinler çağının sonlarına doğru yavaş yavaş tanrıların ve tanrıçaların bazıları silinmekte veya kaybolmakta ama yaşamın sürdürülmesinde temel elementleri oluşturan güneş, ay, yıldızlar (gökteki 3 temel element), ateş, toprak, su ve hava (yerdeki 4 kutsal element)  kutsallıklarını günümüze kadar Mezopotamya din kültüründe sürdüregelmiştir. Egemen erkek ideolojisi temelinde şekillenen tanrılar ve dinler uzun bir zaman dilimi içinde kadının iradesini ve kültürünü yansıtan tanrıçalar ve dinlere baskın gelerek tanrıça kültürü gittikçe silikleşmeye erkek tanrı kültürü gittikçe daha baskın bir konuma geçmeye başlamıştır. Bu dini kültür içinde güneş en büyük tanrı konumuna yükselerek tanrısal varlığını günümüze kadar sürdüregelmiştir. Pers ve Med inanışında Mitra, Mısır inanışında Ra, günümüz Kürdistanın da ise Ro olarak güneş uzun bir zaman kutsallığını sürdüregelmiştir. 
Ezidi din alimleri ezidiliğin kökenini Mitraizmin Mezopotamya?da yaygın bir din olduğu döneme  dayandırmaktadır ki Güneşin bir başka adı olan Mitra başında güneş ışınlarının sembolize eden başlık taşımaktadır. Ezidiliğin Mitra dininin yaygın olarak kabul  gördüğü döneme tekabül etmesi kuvvetle muhtemeldir. Fakat Ezidilik Mitra inancından çok daha eskilere dayanmaktadır. Mitraizmde Mitra?nın doğum gününün 26 Aralık olduğu bilinmektedir. 26 Aralık  Zerdüşt?ün doğum günü olmasının yanısıra Hz. İsa?nın da doğum günüdür. Ezidiler bu tarihte büyük bir bayram olan Cejna Ezi?yi kutlamaktadır ki, bu bayram da 26 Aralık?a tekabül etmektedir. Bunlarla şu noktaya dikkat çekilmektedir. 26 Aralık aynı zamanda günlerin uzamaya başladığı  dönenceye denk gelmektedir.  Ezidilikten çok daha  sonraları ortaya çıkan Mitranın doğum günü, Zerdüştün doğum günü ve en son olarak da Hz. İsa?ın doğum günü olan 26 aralık Ezidi inanışından esinlenerek alınmıştır. Fakat Ezidi inanışının temeli çok daha eskilere dayanmaktadır. Yani çok tanrılı dinler kültüründeki kuşlara ve yılana saygı duyulan çağlara kadar gitmektedir.
 Ezidi inancında Tawisi Melek 7 meleğin en büyüğü ve tüm meleklerin başı olarak kabul görmektedir. Kuşlara ve yılanlara hürmet günümüzden 6 bin yıl öncesine dayanmaktadır ki, Urfa Göbekli Tepe?deki kazılarda ortaya çıkarılan ibadet merkezindeki taş sütün kabartmalarında kuş (Turna) ve yılan resimlerini görmekteyiz ve bu ibadethanenin yapılışı 12 bin yıl öncesine kadar gitmektedir. Kuşa hürmet Alevi inancında da vardır ve Alevi semahlarından birinin ismi de Turna Semahı?dır. Bunları vurgulamamızda ki kasıt, Ezidilik Mezopotamya inanç kültüründe çok eskilere dayanmakta ama zaman içinde düalist inanış bazı dönüşüm ve değişime uğrayarak tek tanrılı bir din olarak günümüze kadar kendisini yaşamsal kılmıştır. Bu anlatımlardan şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Ezidilik İbrahimi dinlerden çok daha önceleri tek tanrılı din olarak ortaya çıkmıştır ama yazılı bir tarihleri olmadığı için de Ezidiliğin kökeni tam olarak bilinmemektedir. 
 Zerdüştlükte hayır ve şer tanrısı şeklinde düalistik bir inanış söz konusudur. Ezidiliğin Zerdüştlükten ayrıldığı nokta; Zerdüştlükte düalist bir inanış hakim iken Ezidilikte çok tanrılı inanış yerini tek tanrılı inanca bırakmaktadır. Çok tanrılı dinler çağındaki tüm tanrılar artık Ezidilikte bir tek tanrıda somutlaşmaktadır ki, bir Qawl?de tanrının binbir isminin olduğu, bu isimlerden en büyüğünün de Xweda olduğu vurgulanmaktadır.
Ayrıca Danimarkalı araştırmacı yazar Arthur Christiansen; İ.Ö 2334 yıllarında yapılan Ezida ve Esagila tapınaklarındaki ayinlerin, bugünkü Êzidilerin ayin ve törenlerinin benzeri olduğunu ileri sürmektedir. Bu tarih ise 2. Zerdüşt diye bilinen Huşeng dönemine denk gelmektedir ki, Ezidiliğin 2. Zerdüşt olan Huşeng döneminde tek tanrılı bir din olarak kendisini şekillendirdiğini söyleyebiliriz. Ayrıca Ezidilerin büyük bayramlarından biri olan Cejna Êzi?nin en az 4200 yıldır kutlanageldiğini Ezidi din alimi olan Peşmam Xelef İdo Çelki? de iddia etmektedir.
Kürtlerin dışında birçok halkın tanrısı konumunda olan güneş yani Mitra, Ra, Ro zaman içinde Kürt inancı içinde değişim ve dönüşüme uğrayarak yerini tek tanrılı inanca bırakmıştır ama güneş kutsallığından bir şey yitirmemiştir. Ezidi Kürt inancında Ezidilerin kıblesi konumunda olan güneş Alevi Kürtlerde?de hala kutsal sayılmaktadır. Ezidiler de diğer tüm inanışlarda olduğu gibi tek tanrıya inanırken güneş bir kıble olarak Ezidi inanışında kutsal yerini korumaya devam etmektedir. Ezidilik giderek mitraizmden ve düalist felsefeyi esas alan Zerdüştlükten ayrılarak tek tanrılı bir din olarak ortaya çıkmaktadır. Nasıl ki Yahudilik sadece İsrail halkının dini olarak toplumsal tarihteki yerini almışsa, Ezidilik?te sadece Kürtlerin dini inancı olarak kendisini var etmiştir. Ezidilik Kürtlerin kadim dinidir ve Kürtler İslamiyeti kabul ettikten sonra hem siyasal irade olarak ve hem de kültürel olarak çok şeyini yitirmiştir.

Êzidi Kelimesinin Kökeni 
Köken olarak Ezda (Ez-da) yani beni verdi, beni yarattı anlamında kullanmaktadır. Aynı anlama gelen Xwedêda kelimesini de kullanmaktadırlar ki, Xwedêda günümüzde yaygınca Êzidiler arasında erkek ismi olarak da kullanılmaktadır. 
Zazaca?da Mazda (Maz-da)= bizi veren=Allah verdi
Kurmanci de Xweda (Xwe-da)= Allah verdi
Ezda = Bizi veren= Tanrının Êzidilikteki diğer adı
Êzidilikte binbir ismi olan Allahın isimlerinin en büyüğünün Xweda olduğuna dair bir qewl?de şöyle denmektedir;
Êzî, Ezda, Êzd, Xweda, Yezdan, Padşa, Meda Allah?ın binbir isimlerinden birkaçıdır. Bu anlamda şunu söylemek mümkündür; Êzidiliğin kökeni çok eskilere dayanmaktadır. Tüm tanrılar toplamıdır diyebiliriz. Çok tanrılı dinden tek tanrılı dine geçişin nüvelerini içinde taşımaktadır. Hurri ve Hitit kültüründeki binbir tanrı olgusu Êzidilikte giderek tek tanrıya dönüşmekte ama bu tek tanrı her şeyi yaratan olduğu ve bir şirikinin yani ortağının olmadığı için de diğer tüm isimleri kendisinde somutlaştırmaktadır. Çok tanrılı dönemleri yaşayan doğal toplumdaki mitoslar, değişime uğrayarak ve güncellenerek günümüze kadar da süregelmiştir. 
Mezopotamya kültür mozaiğinin en renkli temel taşlarından birini oluşturan ve varoluşundan beri kendi özünü korumayı başaran Êzîdîlerin dinsel kimliklerinin yanısıra, ulusal kimlikleri üzerinde de sistemli bir dejenere etme ve çarpıtma politikaları yürütülmüştür ve hala da yürütülmektedir.  
Êzîdîlerin Kürt olmadıkları yönündeki propagandalar; başta Kafkasya Êzîdîleri olmak üzere, Şengal yöresindeki Êzîdîler üzerinde de etki yapmıştır. Bunda, Tarihte Êzîdîler üzerinde birçok katliam gerçekleştiren Arap ve Osmanlı devletinin yanında yer alan bazı Kürt işbirlikçi aile ya da aşiretlerinin de önemli rolü olmuştur. Oysa Êzîdîler Kürt kültürünü ve geleneğini bin yıllardır yaşatarak günümüze kadar getirmişlerdir. Kürtçe?nin Kurmanci lehçesiyle konuşan Êzîdîler, Kürt gelenek ve göreneklerini yaşayan, dinsel ibadetleri ve duaları Kürtçe olan, hatta kutsal kitapları olan Mıshefa Reş ile Celwa da  ağırlıklı olarak Kürtçe yazılmış olan bir halktır, Kürt halkıdır. Hatta bazı kesimler, ?Êzîdîlerin Tanrıları dahi Kürtçe konuşuyor? demektedirler.  
Arap orduları, islamiyeti kılıç zoruyla yaymak için çevredeki ülkelerle birlikte Kürdistan?a da akınlar düzenlemişler ve bu dönemde büyük çoğunluğu Êzidi, Zerdüşti ve Mitraist olan Kürtler, uzun bir süre İslamiyete karşı büyük bir direniş sergilemişlerdir. İslamiyeti ve Araplaşmayı reddeden Kürtler, büyük bir katliamla karşı karşıya kalmışlardır. İslamiyeti kabul etmeyen Kürtlerin Arap ordularınca Musul?dan Siirt?e kadar yol boyunca asıldıkları bilinmektedir. Kürtleri Zerdüştlükten vazgeçirmek ve İslamiyeti kabul ettirmek için kutsal yerler yakılmış, insanlar topluca öldürülmüş, kadınlar cariye olarak götürülmüştür. Katliam, diaspora, zoraki müslümanlaştırma politikaları nedeniyle günümüzde tüm dünyada ancak 1,5 milyon Êzîdî kaldığı tahmin edilmektedir. Bu Êzîdîlerin büyük bir bölümü ise kendi yurtlarından sürgün edilmiş, göçertilmiş, dağıtılmışlardır. Günümüzde Êzîdîler; Güney Kürdistan, Batı Kürdistan, Kuzey Kürdistan, Ermenistan, Gürcistan, Ukrayna ve Rusya?da yaşamaktadırlar. Büyük bir bölümü ise Avrupa?da özellikle de Almanya?da yaşamaktadır.
Kürtlerin büyük bir bölümü bu şartlar altında müslümanlığı kabul etmişlerdir. Etkinliği giderek zayıflayan Mitraizm, Zerdüştlük ve Êzidilik bu vahşet ve katliam karşısında yeni formlarda kendini ifade etmesi kaçınılmaz olmuştur. Daha sonra Zerdüşti ve Êzidi Kürtlerle, İslamiyeti kabul eden Kürtler arasında uzun çatışmalar yaşanarak ve günümüze kadar gelecektir. Bu şartlar altında Êzîdîlik yeniden şekillenmeye başlayacaktır. Tam da bu çatışmalı dönemde dünyaya gelen Şêxadi, Êzîdîliğe belli kurallar getirerek bir reformasyona tabi tutacak ama bu reformlar Êzîdîlerin katliamdan kurtulmasına yetmeyecektir. Her şeye rağmen Êzîdîler 72 katliamdan çıkarak günümüze kadar gelebilmeyi başarmışlardır. 
  
EZİDİLİK VE ŞEXADİ
Ezidiliğin bugünkü şeklini almasında, 11. yüzyılda yaşamış olan Şêx Adi bin Misafir?in çok önemli rolü vardır. 
1075 yılında Lübnan?da Bêtil Far (bugün Hirbet Kanafar) köyünde, dünyaya gelen Şêxadi bin Musafir,   Hakkârili Kürt boylarının kontrolünde olan Şexan civarındaki Laleş Vadisi?ne yerleşmiştir.  Şêxadi daha sonra yeniden atalarının diyarına gelerek Mitraizm ve Zerdüştlüğün bir sentezini yaparak Êzidileri kendi etrafında toplamayı başarmıştır. Bir söylenceye göre Şexadi sülalesi İslamyetin ilk yayılma döneminde teslim olmamış ve göç etmişlerdir. Kimisine  göre Şexadi Arap olduğu iddia edilsede bu doğru değildir.Çünkü yazılı olarak bir kanıt yoktur.
 Kendisine sığınan insanlara gösterdiği hoşgörüden dolayı, bu insanlar tarafından Şêxadi; ?zamanın mücahidi? gibi sıfatlarla adlandırıldı ve 1162?de Laleş?te vefat etti. Türbesi burada bulunmaktadır.  
 
SOSYAL ÖRGÜTLENME
1975 sonrasında Saddam, Êzîdîleri köylerinden kopararak Mücemmalara (köy-kent) zorla yerleştirmiş ve köylerini boşaltarak yıkmıştır. Êzîdîlerin yaşadıkları bazı yerlere sonradan Arap köyleri kurulmuştur ve böylece Dıhok?tan Suriye sınırına kadar uzanan Êzîdî coğrafyası demografik açıdan parçalanmıştır. 
Êzîdîler yoğunluklu olarak Şengal dağı çevresinde ve Şêxan?da  konumlanmışlardır. Çeşitli baskı-soykırım ve sürgünlerden dolayı Urfa?dan, Mardin?den, Xerzan?dan, Botan?dan, kaçarak Şengal çevresine yerleşen Êzîdîler, 3 Ağustos 2014 katliamından sonra birkez daha yerlerinden yurtlarından göçertilmişlerdir. DAİŞ katliamından sonra Şengal dağının güneyindeki mücemmalarda (merkez köylerde) Ezidiler güvenlik nedeniyle ikamet etmemektedir. Büyük çoğunluğu Şengal dağının kuzeyinde, Şengal dağında ve Şengal kent merkezinde yaşamaktadırlar. 

GÖÇ VE YERLEŞİM ALANLARI
Şengal şehrinin kendisi Şengal dağının güneyinde bulunmaktadır. Şengal şehri bir ovada kurulmuştur ve ova susuzdur. Hiçbir akarsu bulunmamaktadır güneyde, sadece Solak suyu az miktarda akmaktadır. Su ihtiyaçlarını 70-100 m derinlikte çıkartılan kuyu sularından karşılamaktadırlar. Şengal dağı ovanın ortasında bulunan ve Suriye sınırından Musul?a bağlı bir Türkmen kasabası olan Telafer?e doğru uzanan yaklaşık 1900 m yüksekliğinde bir tek dağdır. Dağın içinde birkaç köy bulunmaktadır ama asıl yerleşim güney ve kuzey bölgesindeki ovalık kesimdedir. Mücemmalar da dahil olmak üzere Şengal şehri 3 Ağustos 2014 DAIŞ saldırısından sonra harabeye dönmüştür. 
DAİŞ katliamından önce Şengal Ezidilerinin nüfusu yaklaşık 500 bin civarındaydı fakat bu sayı katliam sonrasında çok azalmış durumdadır. Şengal katliamından kaçan Ezidilerin büyük bir çoğunluğu hala Güney Kürdistan?daki kamplarda ve bir kısmı da Rojava?daki Newroz kampında yaşamaktadır. Günümüzde Şengal ve köylerinde yaşayan Ezidi nüfusu yarıyarıya azalmış durumdadır. 
Kuzey Kürdistan'ın, Mardin- Midyat, Şanlıurfa- Viranşehir, Siirt-Kurtalan, Batman-Beşiri, Diyarbakır-Bismil ve Çınar ilçeleri ile Hakkâri ilinin bazı köylerinde yaşayan Êzidîler'in bu bölgelerdeki yaklaşık toplam sayıları günümüzde en fazla 1000 (bin) civarındadır. Osmanlı imparatorluğunun Êzidîlere yönelik katliam ve müslümanlaştırma politikaları sonucunda Türkiye?den göç etmek zorunda kalan Êzidîler, çoğunlukla Avrupa'nın Almanya, Fransa ve Belçika ülkelerine göç etmişlerdir ve göç eden Êzidîler'in geride bıraktıkları topraklarına devletçe el konulmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından ve Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından sonra da Êzidiler ve gayrimüslimler üzerindeki baskı ve katliamlar devam etmiştir. Êzidîler üzerindeki baskı ve katliam politikaları yoğun olarak 1900-1940 arasında yürütülmüştür. Osmanlıların saldırılarından sonra, Türkiye Cumhuriyeti devletinin de Kuzey Kürdistan?daki Êzidilere yönelik baskı ve katliam politikaları devam etmiştir. Bu yıllarda özellikle Ağrı, Wan,  Kars, Muş, Cudî, Silopî, Şirnex, Amed, Sêrt, Riha, Antep, Mêrdîn ve diğer yerlerde yaşayan binlerce Êzidi katledilmiştir. 
Özellikle de Ermeni katliamı sırasında yüzbinleri bulan Êzidi katliamı da gerçekleştirilmiştir ama bu büyük katliam Ermeni katliamı içinde eriyerek fazla hafızalara kazınmamış, adeta unutturulmuştur. Ermeni katliamı yıllarında katliamdan kurtulan bazı Êzidiler kaçarak önce Serhat yöresine, devam eden saldırılardan dolayı oradan da Ermenistan ve Gürcistan?a sığınmışlardır. Kuzey Kürdistanın güney şehirlerinde yaşayan Êzidiler ise ya Suriye?ye ya da Güney Kürdistan?da bulunan Şengal?a göçetmişlerdir. Nusaybin ve Midyat?ta yaşayan Hevêrî ve Dasinî aşiretinde binlerce Êzidî Güney Kürdistan?a göçetmişlerdir. Kuzey Kürdistan?da sayıları onbinleri bulan Êzidiler, baskı, katliam ve göçertme politikaları nedeniyle günümüzde ancak bin civarında kalmışlardır. Êzidilerin köyleri, yaşadıkları yerler, kutsal yerleri saldırıya uğramış ve malları talan edilmiştir. Bu politikalar sonucunda boşaltılan Êzidi köylerine ve yerleşim yerlerine günümüzde devlet tarafından ya korucular yerleştirilmiş, ya da işbirlikçi diğer Kürtler yerleştirilmiştir. Güney Kürdistan?da yaşayan Êzidiler ise daha çok Laleş, Şengal, Şêxan, Ninova, Baadrê, Musul, Bahzan, Başika, Duhok ile Zaxo arasında bulunan Xankê ve Dêrebûn (burada Asurilerle iç içe yaşamaktadırlar) köylerinde yaşamaktadırlar. Dıhok-Zaxo arasında onlarca Êzidi köyü bulunmaktadır.
Tarihte esas olarak yaşadıkları alanlar; Hakkari, Şengal, Şexan, Serhat alanlarına kadar uzanan Zagros dağ silsilesi yöreleridir ama yoğun işgal ve istilalar sırasındaki katliamlardan dolayı bu bölgelerin bazılarını terkederek, başka ülkelere göç etmişlerdir. 
Bu göçlerden en büyüklerinden birisi Kafkasya?ya doğru olurken, diğer ikinci göç güzergahı ise daha güneye, Suriye ve Irak?a olmuştur. 
Yakın zamana kadar Kuzey Kürdistan, Êzîdîlerin en yaygın yaşadıkları topraklardan biriydi. Yakın zamana kadar Êzîdîler; özellikle Welatê Xalta denilen Siirt'in Kurtalan, Batman'ın Beşiri bölgesiyle, Mardin'in Nusaybin, Savur, Urfa'nın Virahşehir, Ceylanpınar, Suruç, Diyarbakır'ın Çınar ve Bismil ilçeleriyle merkeze bağlı birkaç köyde yaşarlardı. Yıllar içinde Osmanlı devletinden günümüze, inançlarından dolayı her türlü baskı ve katliama uğramış Êzidi nüfusu da giderek Kuzey Kürdistan?da azaldı. Günümüzde dünyadaki toplam Ezidi nüfusu aşağı yukarı 1,5 milyon civarındadır.
...

(Bu yazının devamını sitemizde pdf dosyası olarak ?Kürdistan?da Yaşayan Halklar ve İnançlar? konulu Komünar dergisinden okuyabilirsiniz.)